21.Yüzyıl’da Feodalizmin Kalıntıları
Toplumun geniş kesimlerinin korumakta ısrarcı olduğu feodalizmden kalma alışkanlıklar.
Bu yazımda toplumun geniş kesiminin sıyrılmayı bir türlü beceremediği geçmiş Feodal toplumlara ait özelliklere değineceğim.
Herkese yeniden merhaba. Özellikle son 2-3 haftadır haftada birkaç tane yazdığım bu yazıları dahi yazmaya vakit bulamayacak kadar kişisel ve ailevi problemlerle meşgul durumdayım. Benim yaşamış olduğum problemler ve elbette ki benimle birlikte aynı zamanda bütün toplumu da etkileyen başta liyakatsizlik olmak üzere pek çok problemin başlıca sebebinin çok uzun yıllardır ülkemizdeki pek çok insanın bir türlü kurtulamadığı eski feodal yaşam alışkanlıkları olduğunu düşünmekteyim. Bu yazımda ise çoğunlukla yazılar yazdığım spor ile ilgili konuların dışına çıkarak tarihteki toplum çeşitlerine, feodal toplumların özelliklerine ve bu özelliklerin günümüze yansımalarına değinmek istedim. Hadi başlayalım.
Feodalizm nedir?
Bana kalırsa tarih boyunca gerçekleşen üç buluş diğer bütün buluşlardan ayrılır. Bunlar yazı, kitap ve internettir. İnsanlık tarihi boyunca 4 farklı toplum yapısı görülmüştür. Bunlar avcı-toplayıcı toplumlar, feodal-tarım toplumları, sanayi toplumu ve bizim yaşadığımız döneme başlangıcı ve ilk zamanları denk gelen bilgi toplumudur. İnsanlık ilk olarak üretimini en ilkel düzeyde avlanarak ve bitkiler toplayarak yapmıştır. Bu dönemde günümüzde hayatımızdaki en önemli şeylerden olan siyaset, ekonomi gibi en temel konular dahi henüz ortaya çıkmamıştı. Yazının icadının zaman içerisinde neden olduğu sonuçlardan biri olan feodal tarım toplumlarında, tamamı birbirleriyle yakın ya da uzak akrabalardan oluşan toplulukların kurdukları köy adında yerleşim birimlerinde yaşamaları ve buralardaki arazilerde tarımsal üretim yapmaları söz konusudur. Bu köylülerin içerisindeki en zengin aile ve onun ataerkil reisi o köyün feodal beyidir.
Daha sonrasında 15.yüzyıl’ın ortasında matbaanın icadıyla beraber gelişen süreçte 18.yüzyılda hepimizin bildiği üzere tarımdaki makineleşme ve buhar makinesinin icadıyla birlikte İngiltere’de Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Bu devrim ve icatlar sonucunda insanlar yalnızca akrabalarıyla birlikte haberleşme ve ulaşım imkanlarının olmadığı köylerde yaşamaktan, üretim olanaklarının değişimiyle birlikte başta fabrikalar olmak üzere işyerlerinde çalışmak üzere şehre geldiler ve burada hem toplumsal hayata karıştılar, hem de geniş aile mantığından çekirdek aile yapısına geçiş yapıldı. Başlangıç yıllarını deneyimlediğimiz bilgi toplumu ise bilgisayarlar ve ona bağlı internet teknolojileri ile birlikte ortaya çıktı ve yapay zeka ile birlikte daha da gelişerek zamanla bütün toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşamımızı baştan aşağı değiştirme potansiyeline sahip olacağına inanılıyor.
Bu yazımın ana konusu olan feodal toplumun özelliklerinin biraz detayına inersek, ilk olarak görülecek şey bireysel özgürlüklerin olmayışıdır. Feodal toplumlarda iletişim ve ulaşım olanaklarından söz edilemediğinden, bu tarz toplumlarda kişinin doğduğu andan itibaren bütün yaşamının o köy içerisinde kurulu olduğunu ve evleneceği kişi, çalışmak istediği iş(ki çiftçilik ve askerlikten başka bir iş yok) gibi şeyler kendisinin kararına bağlı değildir. Nasıl ki sanayi toplumunda para, bilgi toplumunda veri zenginlik göstergesiyse, feodal toplumun en büyük zenginlik göstergesi topraktır. Devletler arası savaşların ve sömürgeciliğin şekli de buna bağlı olarak değişir. Örneğin; sanayi toplumuyla birlikte ortaya çıkan ulus devletler birbirlerinin topraklarını fethetmeye çalışmayı bırakalı uzun yıllar olmuştur.
Köy alışkanlıkları aynen kente taşındı.
Yazının başlarında bahsettiğim konuya, yani feodalizmin günümüzdeki yansımalarına değinecek olursam; bunun ülkemizdeki en belirgin örneğinin müteahhitlerin yıllık karlarında gizli olduğunu söylersem sanırım yanılmış olmam. Türk toplumunda özellikle yaşlı insanlar için hala toprak en değerli şey. Ekonominin pekte iyi olmadığı ülkemizde insanların sürekli bankalardan krediler çekip ev almaları bir bana mı garip geliyor? Öyle görünüyor ki maalesef durum böyle. Teknoloji ve modern dünyanın getirileriyle ilgilensek daha iyi olmaz mıydı halbuki? Köyden kente göç ettikten sonra şehir hayatına bir türlü uyum sağlayamamış insanların birbirlerinin dedikodularıyla, hayatlarına gereksiz şekilde burunlarını sokarak yaşamaları çok canımı sıkıyor. Kente geleli seneler olmasına rağmen köydeki alışkanlıklarını aynen koruyan ve ulaşım olanaklarından zerre yararlanmamış, bir sokakta tek başına bıraksan evin yolunu bulamayacak insanlar her yerde. Liyakatsizlik sorununun tamda bu alışkanlıklardan kaynaklandığından bahsetmeme gerek bile yoktur herhalde.
Bana kalırsa artık bu feodal alışkanlıkları bırakmanın vakti geldi de geçiyor bile. Bireylerin hür olduğu, özgür, eşit ve böyle geçmişte kalmış alışkanlıklardan doğan konuları değil de bilimsel ve sanatsal gelişimi dert edineceğimiz daha güzel yarınlar dileğiyle…