24'e 24 Saat Kala

Kendime bir yazı bırakıyorum

110824 00:00

Aslında buraya yazacağım ilk içeriğimi farklı bir konuyla ilgili yapacaktım. Ancak doğum günüme çok az bir zaman kala, aklımdan onlarca düşünce geçince, bir yere yazma ihtiyacı hissettim. Sonra da burası aklıma geldi ve içerik, bir web sitede duracağı için seneler sonra da bulup okurum diye düşündüm. Zaten bu içerik öyle aratılıp da çıkacak türden bir şey de olmayacağı için panelime girerek yıllar sonra bile okuyabilme fırsatım olacak.

Yeni bir yıla girerken insanın aklından o yılı nasıl geçirdiği gibi sorular gelip geçer, gelecek yıla dair küçük bile olsa bazı ümitler canlanır. Doğum günlerinde de o yaşı nasıl yaşadığı sorusu insanın aklını meşgul eder ama burada sanki daha bir buruk cevaplanır bu sorular. Özellikle de gençseniz... Çünkü genelde o daha iyi olacağına, farklı olacağına inandığımız yaşlar aslında çok da farklı geçmiyor. Ben de 23'ü tam olarak böyle geçirdim. Ama geldiğim nokta aslında bir yıl öncesinden daha kötü olmasına rağmen nedense aşırı umutsuz, mutsuz hissedemiyorum. Hissedemiyorum diyorum çünkü gerçekten ben de kendimdeki bu hâlâ geleceğe dair umutlu ve hâlâ olumlu bakabilen bu kızı anlamıyorum. Hele de depresyonla geçen onca zamandan sonra nasıl buna evrildi onu da tam anlamadım.

Buna çeşitli cevaplar verebiliyorum tabii ama net bir şey söylemek güç. En başta şunu gördüm ki bir şeyler için çabalamayı hiç bırakmamışım. Sürekli bir şeyler denemek, öğrenmek, keşfetmek için gayret göstermişim. Sanıyorum çabalayanların eninde sonunda iyi şeyler elde edeceğine yönelik olan inancım beni etkileyen etmenlerden birisi oldu. Bir diğeri ise kalbime güvenmem oldu. Artık zaten içten içe birilerini sevmemenin ne kadar yorucu olduğunu fark etmemle birlikte bir boşvermişlik ve görmemezlik hâkim oldu. O kadar umursamadım ki hayatımda olmayan insanları, kötü insanları ki zaten onların derdinin ben ya da başkası olmadığını anladığımdan, neredeyse şu bir yılda toplasam aklıma 3-4 kere anca geldiler. Ancak kalbime güvenimi en çok arttıran şeyler boşvermişlikten ziyade başkaları için az çok yaptıklarım oldu. Hatta bazıları o kadar zordu ki, bırakmadan yaptığım o eylemler aslında neler de yapabileceğimi bana gösterdi.

Şu bir yıl, o kadar değişik, zorlu, farkındalık içinde geçti ki; asla unutmayacağım bir yaş oldu ona eminim. Şimdi, kendimi en dibi görmüş gibi hissediyorum. Hatta hayatımda bu kadar yalnız, kimsesiz hissettiğim bir zaman belki de hiç olmadı. Ergenlikte insan her şeyi abartır ya, o zaman bile kurduğum senaryolarda bu aklıma gelmemiştir. Bu sefer her şeyi daha net algıladığım için bunun bir abartı senaryosu olmaması aslında insanın canını daha yakıyor. Bu ortada kalmışlığın bu kadar net olması... Bir sofrada... Ama belki de bunu yaşamam gerekiyordu. Belki o klasik en dibi görüp çıkanlardan olmam lazım. Acaba bu tip şeylerin sonu her zaman olumlu gitmiş midir ki? Belki de en iyi olacağını düşündüğümüz yıllar bu aşırı genç zamanlarımız değil de daha büyüdüğümüz, olgunlaştığımız, her şeyin sorumluluğunu alabildiğimiz o yetişkinlik yaşları olacaktır. Kendi hayatımızı gerçekten kendimizin şekillendirebildiği...

Benim hâlâ umudum var. Hâlâ nasıl var anlamadığım bir umut. Ama nedense en çok gülenlerden biri olacağıma inandığım umutlarım var. O yüzden, şimdi kendime demek isterim ki: Bu yaş güzel geçti belki de birçok şeyin habercisi oldu, perçinleyicisi oldu. Yanına kalan öğrenmişliklerinle yeni yaşına daha umutla gir, çekinme ve tuhaf hissetme. Kötü hissetmek kimde, ne işe yaradı ki zaten? Atabileceğin adımlardan birini attın diğerlerine de sıra gelir. Bazı noktalarda her şeye rağmen bu kadar çabalaman beni bile şaşırttı. Bu ruh eminim daha güzel günler de görecektir. Hak ediyorsun. Yaşadığın güzellikleri etrafına da saçacağına eminim, bu yüzden.