Agatha Christie’nin Kayıp 11 Günü
Ünlü Cinayet Romanları Yazarının Ortadan Kaybolmasının Arkasında Hangi Sebep Vardı? Psikolojik Çöküş Mü, Cinayet Mi?
Ünlü cinayet romanları yazan Christie, bir gün ansızın ortadan kayboldu ve 11 gün boyunca bulunamadı. Geri dönüşü ile kaybolması arasındaki on bir gün boyunca Christie’nin ne yaptığı kesin olarak hiçbir zaman anlaşılamadı.
3 Aralık 1926
Agatha Christie, bir Cuma günü ortadan kayboldu. Arabası bulundu ancak terk edilmişti; kıyafetlerini ve ehliyetini araçta bırakmıştı. Ünlü bir cinayet romanı yazarının aniden kayboluşu, pek çok kişide şüphe uyandırdı. Bunlardan biri de ünlü Sherlock Holmes’ün yaratıcısı Arthur Conan Doyle idi. İddialara göre Doyle, Christie’nin eldivenini bir medyuma götürerek kayıp yazarı bulmaya çalıştı. Bu davanın merkezinde doğaüstü güçlerin varlığından şüpheleniyordu.
Kaybolmadan önce kocası ona ayrılmak istediğini söylemişti ve bu durum basında büyük ilgi gördü. Agatha Christie’nin, cinayet işlemek için psikolojik bir sebebi olabileceği iddia edildi. Basın, onun bir cinayet şüphelisi olabileceği ihtimaline dikkat çekti.
1.000’den fazla polis ve 15.000 gönüllü arama çalışmalarına katıldı.
14 Aralık 1926
Christie, 11 gün sonra Swan Hydropathic Hotel'de (günümüzdeki Old Swan Hotel) bulundu. Otele kendi adıyla kayıt yaptırmamış, kocasının sevgilisinin adını hatırlatan bir isimle, Theresa Neele olarak kayıt yaptırmıştı.
Basının, onun bir cinayet şüphelisi olabileceğine inanmasının nedenlerinden biri de Christie’nin, tıpkı kendi polisiye romanlarındaki gibi kimlik değiştirerek ortadan kaybolmasıydı.
Otel yetkililerine göre Christie, oldukça rahat ve mutlu bir tutum sergiliyordu. Ancak polis ve basının sorularına net cevaplar vermedi: Hafıza kaybı yaşadığını, depresyonda olduğunu, çok yorgun hissettiğini ve arabasını terk ettikten sonra neler yaşandığını hatırlamadığını söyledi.
Christie’nin geri dönüşü, sadece daha fazla soru işaretine sebep olmuştu.
Basın Olayı Nasıl Yorumladı?
Ünlü yazarın geri dönüşünü basın farklı şekillerde yazdı: Bazı gazeteler, onun sinir krizi geçirdiğini ve psikolojik olarak çöküş yaşadığını iddia etti. Diğerleri ise, bunun bilerek yapılmış bir oyun olabileceğini öne sürdü. Christie, ya kocasının ilgisini çekmeye çalışıyor ya da kocasının sevgilisine bir mesaj vermek istiyordu. Arthur Conan Doyle, onun büyük bir ruhsal çöküş yaşadığını düşünürken; bazı doktorlar, gerçekten hafıza kaybı geçirmiş olabileceğine inanıyordu.
Agatha Christie ve Archibald Christie
Agatha’nın geri dönüşünden sonra, çiftin ilişkisi bir daha düzelmedi. Archibald, bu kayboluşun planlı yapıldığını ve iyi niyetli olmadığını düşünüyordu. Sonunda ikili ayrıldı ve olaydan bir yıl sonra Archibald, sevgilisi Nancy Neele ile evlendi.
Gizemli 11 Gün
Christie, kocasından ayrıldıktan sonra kendini tamamen yazarlığa adadı. 1930’da arkeolog Max Mallowan ile evlendi. Kayboluşu hakkında verdiği cevaplar, bazı arkadaşlarını ikna etmedi. Özellikle suç romanları yazan Dorothy L. Sayers gibi isimler ona mesafeli yaklaştı. Olay zaman zaman gazetelere manşet oldu. Bazı gazeteler bunun vazgeçilmiş bir cinayetin izleri olabileceğini, bazıları ise gerçekten hafıza kaybı yaşadığını iddia etti.
50 Yıl Sır Kaldı
Agatha Christie, kayboluşundan 50 yıl sonra, 12 Ocak 1976'da yaşamını yitirdi. Yazarın hayatındaki en büyük gizem olan o kayıp 11 gün, asla tam anlamıyla aydınlatılamadı. 1979'da, Christie'nin ölümünden sonra, bu olaydan ilham alan "Agatha" adlı bir film çekildi. Filmde, yazarın kocasını öldürmek için ortadan kaybolduğu ancak son anda vazgeçtiği iddia edildi.
Hâlâ günümüzde konuşulan bu gizem, şüpheli bulguları ve kayıp cevaplarıyla ilgi çekmeye devam ediyor.