Aktivist miyiz yoksa Slaktivist mi?

Nedir aktivist ve slaktivistlik? Bizler hangisiyiz?

Bir paylaşım yaptın.

Bir story attın.

Bir tweet beğendin.

Peki bu seni bir aktivist yapar mı?

Günümüzde teknoloji sayesinde toplumsal meseleler hakkında konuşmak her zamankinden daha kolay. Artık elimizin altındaki telefonla, birkaç saniye içinde çevremize fikir beyan edebiliyor, hatta küresel hareketlere destek bile verebiliyoruz. Ama bu kadar kolay erişim, acaba gerçek bir değişim yaratıyor mu, yoksa bizi “hareket ediyormuş gibi” mi gösteriyor?

Slaktivizm (ya da “clicktivizm”)

Sosyal medya üzerinden yapılan, düşük çaba gerektiren ancak çoğu zaman sembolik kalan eylemler anlamına geliyor.

Örnek mi?

  • Instagram’da siyah ekran paylaşmak
  • Bir kampanyanın linkini RT’lemek
  • Bir imza kampanyasına tıklamak ama detayına bakmamak

Bu tür paylaşımlar, toplumsal bilincin bir parçası olabilir elbette. Ancak asıl soru şu:

Bundan öteye geçiyor muyuz?

Aktivizm Neydi, Ne Oldu?

Gerçek aktivizm;

  • Sokakta yürümeyi,
  • Bir konu hakkında derinlemesine bilgi edinmeyi,
  • Sivil toplum örgütlerinde gönüllü çalışmayı,
  • Sürekli bir farkındalık haliyle yaşayıp harekete geçmeyi gerektirir.

Yani aktivizm, sadece bir anlık tepki değil; bir yaşam biçimidir.

Bu yüzden aktivist olmak, bir post atmanın ötesinde, sorumluluk almayı ve devamlılık göstermeyi içerir.

Sosyal medyada bir hareketi desteklemekle yetinip “görev tamamlandı” mı diyoruz?

Yoksa onunla ilgili kitap okuyor, bir STK’ya bağış yapıyor ya da bir etkinliğe katılıyor muyuz?

Aktivist olmak, fikir üretmek kadar, hareket etmeyi de gerektirir. Slaktivistlik ise, hareketsizliğimizi “destek görüntüsüyle” maskelemektir. Bu noktada dürüst olmalıyız. Çünkü gerçek değişim, konfor alanının dışına çıkmadan gelmez.