Amadeus
Müzik dehası mı, Tanrı'nın adaletsizliği mi?
Tarihin en büyük müzikal dehalarından birinin trajedisi. Mozart gerçekten Tanrı'nın seçilmişi miydi, yoksa Salieri'nin gözünden gördüğümüz bir illüzyon muydu?
Oyun yalnızca Mozart'ın hikayesini anlatmıyor, aynı zamanda yeteneğin, kıskançlığın ve kaderin bir sanatçıyı nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor.
Mozart'ın gerçek hayat hikayesi: Küçük yaşta besteler yapmaya başlayan ve saraylarda performans sergileyen, ancak bu yeteneği ona rahat bir hayat sunmayan bir müzisyen. Saraylardan saraylara sürüklendi, dönemin müzik dünyasının hiyerarşisine uyum sağlayamadı ve genç yaşta yoksul şekilde hayatını kaybetti.
Amadeus oyunu, Mozart'ı bir dahi olarak sunarken, onun ne kadar çocuk ruhlu ve toplumun beklentilerine uymayan biri olduğunu da gösteriyor. Oyunda Mozart, saf bir yeteneğin vücut bulmuş hali gibi ancak hayatın acımasız kurallarına karşı tamamen savunmasız.
Oyunun asıl trajedisi Salieri (saray bestecisi)'nin Mozart karşısında hissettiği eziklik ve öfke. Hatta bunun için Tanrı'yı suçlamaya başlıyor ve Mozart'ın başarılı olma sebebinin Tanrı seçilmişi olmasından doğduğunu düşünüyor. Oyun, sanatın ve kıskançlığın insan üstündeki etkisini gözler önüne sererken aslında basit bir soruyu cevaplamaya çalışıyor, Mozart'ın ölüm sebebi nedir?
Bence karakter kostumleri ve makyajları başta olmak üzere, oyunun görsel efektleri, karakterleri ve dekorları oldukça başarılı ve etkileyiciydi. Totalde iki saat süren bir oyun fakat oyuncuların sadece sahnede değil seyirciler arasında da gezmesi ve sahnede olan şeylerin seyirciye de hissettirilmesi, seyircileri tamamen oyunun içine sokuyor ve hikayeyi kesintisiz izleme isteği oluşturuyor.