Animeler, Japonların Gençlik Özlemi ve Çalışma Kültürü

Japonların Ağır Çalışma Kültürü, Gençliğe Olan Takıntılarının Açıklaması Olabilir Mi?


Japon Çizgi Filmleri

Japon animasyon endüstrisi, dünyada en çok izlenen animasyon serilerini üreten sektörlerin başında geliyor. Özellikle son on yılda globalleşen bu çizgi filmler, birçok ayrı türe ve kategoriye ayrılıyor. Pek çok farklı hikâye ve türün arasında ise bir benzerlik dikkat çekiyor: Gençlik yıllarının en saf, en umutlu ve en özgür olduğuna dair verilen mesaj. Özellikle gençliğin baharını, getirdiği masumiyeti ve hayata atılmadan önceki dönemin güzelliğini ön plana çıkarıyorlar.



Örneğin, slice of life (hayattan kesitler) türü animeler, genç karakterleri sıkça merkeze alıyor. Tatlı-acı bir nostalji hissi amaçlanıyor demek çok da yanlış olmaz. Peki Japonya neden gençliğe bu kadar özlem duyuyor? Maalesef, bu güzel sanatın altında yatan neden pek de iç açıcı değil: Japonların çalışma kültürü.


Japonya ve Çalışma Kültürü


"Bir şeyin Japon yapımı olması, o işin düzgün yapıldığını gösterir." Dünya genelinde kabul gören bu düşünce, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya’nın gelişen endüstriyel üretimi ve kaliteye verdikleri öneme dayanıyor. 1950’lerden itibaren “Toplam Kalite Yönetimi”ne yönelmeleri, dünya çapında saygınlık kazanmalarını sağladı. Bu sayede “Japon yapımı” mükemmeliyetle ilişkilendirildi. Ürün güvenilirliğinin yanında mutfak, iş yönetimi ve hizmet gibi birçok sektörde ilklere giren Japonlar, iyi olmanın meyvesini yese de buzdağının görünmeyen kısmı, sokaklarda uyuyakalan iş insanlarında bitiyor: İnemuri. İnemuri, kelime anlamıyla "bulunduğun yerde uyumak" demek. İnemuri, sıkı çalışmayı simgeliyor. Sosyal medyada, sokaklarda uyuyakalan Japon iş insanlarının videolarını kolaylıkla bulabilirsiniz. Biz yabancılar olarak karşısında şaşkınlıkla izlediğimiz bu durum, Japonlar için yeni bir şey değil. Hatta bazı iş yerlerinde inemuri, memnuniyetle karşılanıyor: Emek vermiş olmanın bir kanıtı olarak algılanıyor. Japonlar haftalık 40-60 saat çalışıyor, 65 yaşında emekli oluyorlar. Japonya, en yüksek intihar oranlarına sahip ülkelerden biri. Çalışma kaynaklı sebepler ise intiharların başını çekiyor. Japonların, meslek kaynaklı ölüm için özel bir kelimeleri dahi var: Karōshi. Karōshi, “fazla çalışma ölümü” anlamına geliyor ve mesleki nedenlerle oluşan ani ölümleri simgeliyor.


Her alanda mükemmeliyetçiliğe ulaşmak isteyen Japon toplumu, bu ağır yükten idealleştirilmiş bir zamana özlem duyarak kaçıyor. Çalışmaya başlamadan önce, her şeyin en umutlu, en mutlu ve en saf olduğu an, yani gençlik, bir kaçış yöntemi oluyor. Bu kaçış elbette yalnızca anime sektöründe oluşturulmuyor. Moda, altkültür ve festivallerde de bu kaçışın izlerini bulmak mümkün. 


Elbette bu sorun yalnızca Japonya’ya özgü değil. Pek çok ülke, çalışma kültüründen farklı şekillerde etkileniyor ve kendi kaçış yollarını buluyor. İçinde bulunduğumuz ve takip ettiğimiz kültürün bizi nasıl etkilediğini anlamaya çalışmalı, bol bol okumalı ve analiz etmeliyiz. Toplum olarak neyi yücelttiğimize dikkat etmeli ve aşırılığa kaçmamalıyız. Bize zarar veren geleneklerimizi ve düşünce kalıplarımızı fark etmeyi öğrenmeliyiz ki ileriye giderken sırtımızda ağır bir yük taşımayalım.