Aşkla Karıştırılan Duygu: Merhamet
İnsan olmanın kalbi...
İnsanlar birbirine öyle sert davranıyor ki, en saf ve masum duyguları bile yanlış anlamaya başladık. Birinin sessiz bir gülümsemesi, gözlerindeki sıcak bakış ya da sadece yanında olduğumuzu hissettiren küçük bir jest, öylesine derin bir his yaratıyor ki, hemen aşk sanıyoruz. Oysa aşk, bir çiçek gibi sabır ister; rüzgârda sallanırken köklerini derinlemesine yerleştirmek gibi, zaman içinde sınanır ve büyür. Merhamet ise farklıdır. Merhamet, karşımızdakine iyi gelme, onun acısını hafifletme, yanında olma ve sessizce destek olma isteğidir. Merhamet, aşağılamak ya da acımak demek değildir; kalbi görmek, hissetmek ve o insanın dünyasına saygı duymaktır. Ama ne yazık ki günümüzde çoğu zaman yanlış anlaşılıyor ve aşk sanılıyor.
Hayatın hızlı temposunda insanlar nadiren birbirine gerçek merhamet gösteriyor. Küçük bir sabır, birinin sıkıntısını anlamak için gösterilen duyarlılık, içten bir destek veya kalpten bir ilgi… Bunlar artık nadir, değerli hâle gelmiş duygular. Ve biz, bu değerli davranışları romantik bir hisle karıştırıyoruz. Bir arkadaşımızın, bir dostumuzun ya da tanıdığımız birinin bize gösterdiği şefkat, karşılıksız bir iyilik, çoğu zaman kalbimizde aşkı taklit ediyor gibi çarpıyor. Ama o sadece merhametin sıcak dokunuşudur: bir çocuğun elini tutarken hissettiğimiz güven, bir yabancının yardımına koşarken hissettiğimiz hafif heyecan, birinin acısını dindirirken içimizde doğan hafif sevinç… Hepsi merhametin sessiz yankılarıdır.
Merhamet, çoğu zaman sessiz bir öğretmendir. İnsanlara nasıl nazik olunacağını, nasıl beklemeden sevebileceğimizi, nasıl empati kurabileceğimizi gösterir. Bazen bir bakış, bir dokunuş, hatta bir suskunluk bile merhameti anlatmaya yeter. Merhameti aşk sanmak ise duygularımızı bulandırır. Aşk, bir fırtına gibi, coşar, sarsar, bazen de yavaşça büyür. Merhamet ise, sabahın ilk ışığı gibi, yumuşak ve doğal akar; fark edilmese de etrafı aydınlatır.
Merhameti fark edebilmek, hayatta farkındalığın bir göstergesidir. Birine iyi davranmak, ona değer vermek, acısını hafifletmek ve yanında olabilmek, insan olmanın en derin ve temel duygularından biridir. Bir arkadaşın gözlerindeki o hafif endişeyi, bir yabancının sessiz yardımını, birinin bizim için yaptığı küçük ama anlamlı jestleri fark etmek; hepsi bizi hem daha bilinçli hem daha sıcak bir insan hâline getirir.
Merhameti aşk sanmak, bize aslında hayatta aradığımız o sessiz huzurun ne olduğunu gösterir. Bazı insanlar, sevgiye aç oldukları için, bir jesti, bir dokunuşu, bir anlayışı hemen romantik bir anlamla yüklüyor. Ama merhamet, aşk değildir. Merhamet, insan olmanın özüdür; karşımızdakine değer vermenin, onun acısını anlamanın ve dünyayı biraz daha yaşanabilir kılmanın adıdır. Ve en büyük olgunluk, merhameti doğru adlandırabilmek, kalbi görmek ve hissetmek olduğunu bilerek onu yaşamakta yatar...