Baydara Nedir?
Orta Asya'daki at kurban ritüelini daha önce duymuş muydunuz?
Baydara orta asya Türk kültüründe yaygın olarak görülen bir nevi kurban ritüelidir. Ölen bir kişinin ölümünden 40 gün sonra atının başı kesilir, bir mızrağın ucuna asılır ve kurganının yanına konulurdu. Ya da atın derisi yüzülür ve aynı şekil kurganının yanına gerdirilirdi. Altay dillerinde “baydara” olarak adlandırılan bu gelenek Yakutça’da “tabık” olarak adlandırılmıştır. Ölen kişinin atının kurban edilmesi, ölümünde ona refakat edeceği inancıyla alakalıdır. Uçmağ ve tamu inancına sahip olan Türkler öteki hayatlarında da atlarının kendilerine hizmet edeceğine inanıyorlardı.
Baydara yapılmasının bir diğer nedeni ise tanrılara adak adamak ile ilişkilidir. Atın yeri Türk kültüründe ayrı bir yer kaplar. Yani atlar Türklerin bir nevi kanatlarıdır denilebilir. Türkler atları binek olarak kullanmışlar ve etinden, sütünden, yağından faydalanmışlardır. Bu yüzden Türkler tanrılarına layık olabilmek için onların bu dünyadaki hazineleri olan atlarını tanrılarına kurban etmişlerdir. Bu kültürü bir nevi Vikinglerdeki insan kurban etme kültürüne benzetebilirsiniz. Vikinglerde ölen kişinin yanında hizmetlileri de öldürülürdü ki bu sayede ölen kişiye bu kişiler hizmet etmeye devam edebilsin. Fakat aradaki fark Türklerin insan kurban etmemesidir. Kaynaklarda Türklerdeki insan kurbanına dair bilgiler oldukça sınırlıdır. Bilinen en doğru kayıt, Köktürk İmparatorluğuna gelen Bizans elçisi Valentin’in, İstemi Kağan’ın yuğ merasimini anlattığı satırlardır. Buradaki kayda göre; “Matem günlerinden birinde dört tane bağlı Hun getirdiler ve babasının (kağanın) atları ile bunları ortaya koydular. (Uçmağa) gidip (kağanın) hizmetine girmelerini emrettiler…” Bunun dışında Türklerde insan kurbanına dair bilgiler kısıtlı olarak sadece sözlü metinlerde geçmektedir.
Baydara kültürü ile ilgili bilgilerin çoğu seyahatnamelerden elde edilmiştir. Orta Asya’ya yaptığı seyahat sonrası yazdığı seyahatname ile Orta Asya Türk dünyasına dair bize oldukça geniş bilgiler sağlayan Ibn-Fadlan’ın seyahatnamesinde de bu bilgilere ulaşabiliyoruz. “Bazen hayvanları öldürmeyi bir-iki gün geciktirirler. Büyüklerinden bir yaşlı, onları hayvanlarını öldürmeye teşvik eder. Ölüyü kastederek falanı rüyamda gördüm, bana; işte görüyorsun! Arkadaşlarım beni geçtiler. Yalın ayak yürümekten, onları takip etmekten ayaklarım çatladı. Onlara yetişemiyorum, tek başıma kaldım der” Seyyahımız bu tür uyarıların üzerine Oğuzların derhal o kişinin hayvanlarından keserek başlarını ve derilerini mezarın yanına sırıklara astıklarını nakleder.
Anadolu coğrafyasına baktığımızda ise at kurbanının azaldığı gözlemlenmektedir. Buna rağmen, bu uygulamanın temelli terk edildiğini söyleyemeyiz. Çorum’un Dodurga ilçesine bağlı bir Alevi- Bektaşi köyü olan Mehmet Dede Tekke köyünde at kurbanı ritüeli hâlen daha devam ettirilmektedir. Etrafı tarihî mezarlar ile çevrili olan Mehmet Dede Türbesi’nde her yıl bahar aylarında yapılan yağmur duası için at kurban edilmektedir. Bundan başka, çocuk sahibi olmak isteyenler ile askere gidecek olanlar da türbeye gelerek kurban kesmektedirler.