Beyaz Zambaklar Ülkesinde: Bir Toplumun Uyanışı, Bizim Sessizliğimiz

Beyaz Zambaklar Ülkesine dönüşmek mümkün mü?

Grigory Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eseri, sadece Finlandiya’nın değil, aslında uyanmak isteyen her toplumun hikâyesidir. Bir zamanlar bataklıklarla kaplı, geri kalmış bir ülkenin; eğitimle, bilinçle ve azimle nasıl yeniden doğabileceğini anlatır. Okurken aklımdan şu geçti: Bir kitap yalnızca bir ülkeyi değil, bir ruhu da uyandırabilir mi?

Finlandiya’nın o dönemdeki geri kalmışlığı, bugünkü Türkiye’ye çok uzak değil. Eğitimde fırsat eşitsizliği, ahlaki yozlaşma, halkın ilgisizliği ve tembelliği... Petrov’un kaleminden dökülen her cümle, sanki bizim toplumumuzun gölgelerine de değiyor. O yüzden Atatürk bu kitabı sadece okumanın ötesinde, orduya bile tavsiye etmişti. Çünkü bu kitap sadece bir ilham değil, bir uyarıydı.

Eğitim: Bir Ülkenin Kalp Atışı

Kitapta anlatılan aydınlar — öğretmenler, din adamları, subaylar — halkın cehaletiyle savaşmak için birer nefer gibi görülüyor. Bugün bizde bu neferler nerede? Öğretmenlik bir ideal değil, mecburiyet haline geldi çoğu yerde. Din adamları halkı uyandırmak yerine, onları kendi uyumlarına razı etmeye çalışıyor. Aydınlar susuyor, suskunluk ise karanlığı büyütüyor.

Petrov’un Finlandiya halkına söylediği şey çok net: Eğer kendinizi kurtarmak istiyorsanız, önce düşünmeyi öğrenmelisiniz. Bizdeyse düşünen insanlar ya yalnız kalıyor ya da susturuluyor. Çünkü düşünmek, sorgulamayı getiriyor; sorgulamaksa düzeni tehdit ediyor.

Her Şey Eğitimle Değişebilir mi?

Burada biraz durmak gerekiyor. Petrov’un çizdiği tabloya göre, her şeyin çözümü eğitim gibi gösteriliyor. Elbette eğitim şart, ancak sadece öğretmek yetmez. Vicdanı, sorumluluğu, cesareti ve adaleti öğretmeyen bir sistem ne kadar eğitim verebilir?

Bugün ülkemizde çok insan okula gidiyor, diplomalar alıyor. Ama ahlaklı bireyler, vicdanlı yöneticiler, cesur aydınlar yetişiyor mu? Kitabın eleştirilebilecek yanı, bu dönüşümün sanki yalnızca iyi niyetle başarılabileceği umudunu taşıması. Oysa bugün sistemler çarklara bağlanmış durumda ve o çarklara çomak sokmak herkesin harcı değil.

Karanlıkta Bir Zambak Gibi Parlayan Umut

Tüm bu eleştirilerime rağmen, Beyaz Zambaklar Ülkesinde bana umut verdi. Çünkü bir toplumun değişebileceğine, doğru insanların öncülüğünde yeniden ayağa kalkabileceğine dair inancımı tazeledi. Belki de bu yüzden kitap 100 yıldır hâlâ okunuyor, hâlâ tartışılıyor.

Petrov’un kitabında Finlandiya yeniden doğdu. Peki ya biz? Ne zaman doğacağız? Yoksa doğmayı çoktan unuttuk mu?

Son Söz

Beyaz Zambaklar Ülkesinde, sadece bir kalkınma hikayesi değil, aynı zamanda bir iç hesaplaşma. Bugün bu kitabı okuyan biri, sadece Finlandiya'yı değil, kendi ülkesini, kendi halkını da düşünmek zorunda kalıyor. Ve belki de en çok kendini…

Her şey bir kitapla başlar demiştik ya, belki de bu kitapla başlamalı: hem okumaya, hem düşünmeye, hem de yeniden uyanmaya.