Bir Toplumun Baskısı: Toplumsal Roller, Detaylarda Varlığın Kaybolması

Destek, saygı ve empatiyle birlikte, kaybolan varlıklarımızı yeniden görünür kılabiliriz.

Hayatın her anında belirli kurallarla yaşıyoruz. Hayatımızı bu kurallara göre ayarlıyoruz. Peki, bu kurallar bize neler yaşatıyor? Bizden götürdüğü şeyler neler? Kimden korunuyoruz, kimden kaçıyoruz? Toplumun çizdiği sınırların içinde sadece kaybolmuyoruz; artık kendimiz için yaşamayı da unutuyoruz.

Toplumun Sessiz Baskısı

Toplum, sessiz bir el gibi üzerimize çöker. Ne yapmamız, ne söylememiz gerektiğini sanki fısıldar durur. Kadınlar, çoğu zaman bu fısıltılarla sınırlandırılır; hayallerini, yeteneklerini ve bazen de kendi seslerini susturmak zorunda kalırlar. “Bunu yapamazsın” denilen her anda, kendi varlıklarının detaylarda nasıl kaybolduğunu hissederler. Söylenemeyen sözler, bastırılmış hayaller, uğranılan küçük küçümsemeler… Hepsi birikir ve görünmez bir ağırlık olur omuzlarda.

Kadın Bakış Açısı ve Yüklenen Ev İşleri

Kadınlar, hayat boyunca sürekli olarak yüklenen rollerle sınanır. Hep güzel olmalı, anlayışlı olmalı, evi çekip çevirmeli… Başarılı olmak, iş hayatına atılmak istediğinde ise “Sen yapamazsın, elinin hamuruyla” gibi sözlerle bastırılır, özgüvenleri kırılır.

Buna ek olarak, kadınlar toplumsal rollerin en görünür yükünü taşır: ev işleri ve aile bakımı. Günlük yemekler, temizlik, çocuk bakımı, yaşlıların ihtiyaçları… Bu görevler çoğu zaman karşılıksız ve fark edilmeden kadınların omuzlarına yüklenir. Kadınlar, kendi hayallerini ve iş hayatındaki hedeflerini gerçekleştirmeye çalışırken, bir yandan sürekli sorumluluk altındadır. Evdeki görünmez iş yükü, kadının varlığını ve sesini bastıran, detaylarda kaybolmasına yol açan bir baskıdır.

Erkek Bakış Açısı ve Gizli Yükleri

Erkekler de bu baskıdan muaf değildir. Onlardan güçlü, lider ve duygularını bastıran olmaları beklenir. Bir erkeğin ağlamasına ya da korkusunu dile getirmesine izin verilmez. O da kendi içinde kaybolur; kendi varlığını kısıtlayarak toplumun beklentilerine uymaya çalışır. Kadın ve erkek, farklı biçimlerde olsa da aynı baskının gölgesinde varlıklarını yitirirler.

Kaybolan Varlık ve Toplumsal Sonuçlar

Toplumsal baskı sadece bireyleri değil, toplumu da kısıtlar. Kadınların yetenekleri göz ardı edildiğinde, erkeklerin duyguları bastırıldığında ve ev işlerinin ağırlığı tek bir tarafa yüklendiğinde, yaratıcılık ve empati eksikliği doğar. İnsanlar birbirini anlayamaz, birlikte ilerleyemez.

 Peki Biz Ne Yapıyoruz?

Hepimiz aynı düzenin yarattığı tahribatı hissediyor, aynı baskı altında eziliyoruz. Peki neden birbirimize destek olmuyoruz? Neden anlayışın hakim olduğu bir dünyada var olamıyoruz, empatiyle dünyayı kurtarmıyoruz? Kadınların ve erkeklerin varlığı detaylarda kaybolurken, birbirimize değer vermeyi, destek olmayı ve birbirimizi anlamayı unutuyoruz.

Farkındalık, Destek ve Empatiyle Yeniden Doğuş

Farkındalık, bu sessiz ağırlığı dağıtabilir. Kadınların fikirleri duyulduğunda, hayalleri desteklendiğinde ve emekleri takdir edildiğinde; erkekler kendi duygularını paylaşabildiğinde ve ev işlerine eşit katkı verdiğinde, toplum yavaş yavaş nefes almaya başlar. Destek, saygı ve empati, kaybolmuş varlığı yeniden görünür kılabilir. Kadınlar ve erkekler birbirini dinlediğinde ve değer verdiğinde, detaylarda kaybolmuş kimlikler yeniden ortaya çıkar. İşte o zaman toplum sadece bireylerin değil, herkesin birlikte güçlü olduğu bir yer olur. İnsan, ancak birbirine değer vererek ve birbirini anlayarak özgürleşebilir.