Bir Zamanlar Anadolu'da
Nuri Bilge Ceylan'ın perspektifinden insan ve adalet kavramları sorgulaması
Klasik bir cinayet soruşturmasının ötesine geçerek, Nuri Bilge Ceylan'ın klasik film yapısı olan insanın iç dünyasını ve Türkiye'nin taşra hayatını gözler önüne seriyor.
Film, bir cinayetin ardından cesedi bulmak için yola çıkan bir grup devlet görevlisinin, uzun bir gece boyunca taşrada dolanmasını anlatıyor ancak asıl odak noktası, olayın kendisinden çok karakterlerin iç dünyası ve sohbetleri ile ortaya çıkan derin psikolojik altyapı.
Çok gerçekçi bir film, olaylar son derece doğal ve hayatın içinden bir şekilde yansıtılıyor. Filmde önemli olan alışılanın aksine cinayet veya olay örgüsü değil hatta onlar birer araç gibi.
Devlet görevlilerinin düzen içinde sıkışmışlıkları, savcı doktor ve polis arasındaki konuşmalarla devletin taşrada nasıl işlediğini ve insanların bu düzene adaptasyonunu anlatıyor.
Karakterlerin derinlikleri önemli, mesela savcının eşinin ölümüyle ilgili anlattığı hikayenin aslında kendi geçmişine dair bir itiraf olduğunu filmin sonuna anlıyoruz.
Film semboller içeriyor; ağaçtan düşen elmalar ve bir tanesinin suya düşmesi Hz. Adem ile Havva'nın yasak meyve olayı ile ilişkilendirilebilir, bir günah ve ahlaki karmaşa temsili, otopsi sahnesinde ise doktor, gördüğünü kayıtlara geçirmemeyi tercih ediyor, bu da sistemin içinde bazı gerçeklerin bilinçli olarak göz ardı edilmesini simgeliyor ve filmdeki bazı gri alanlar bu sahne sonunda somutlaşıyor.
Filmde doğrudan merkeze alınan bir kadın karakter yok, hikayelerde yer alıyorlar, ancak bir sahnede muhtarın kızı çay dağıtırken karanlıkta yüzüne vuran loş bir ışık ile kendisini görüyoruz. Kadın içeri girdiğinde odadaki erkekler bir an duraksıyor ve büyülenmiş şekilde ona bakıyorlar, bu kısa an aslında taşrada kadına karşı olan bakış açısını net bir şekilde yansıtıyor.
Bu film hakkında daha uzun uzun yazılabilir ama siz okuyanları sıkmak istemem.