Cassandra: Madwoman in the Computer

SPOILER UYARISI!!

Netflix'in bilim kurgu içeriklerinde her zaman beni yakalayan bir hava olmuştur. Detaya girmeden, hayal edileni ekrana koyup, basit gibi görünen ama etkileyici senaryolar denebilir Netflix'in ürettiği deneysel içeriklere. Cassandra da bunlardan biri, vermek istediği mesaja odaklanan ve bunun dışındaki detayları önemsemeyen bir yapım, yine de gayet başarılı.

Bir düşünün, ölümden korkmayı, hayal ettiğiniz ömrünüzün daha ortalarındayken parçalanmasını. Bu sizde bir korku yaratır mı? Cevabınız evet ise sonsuza kadar yaşamayı ya da bir şekilde bu dünyada varlığınızı sürdürebilmeyi, görebilmeyi ve bilebilmeyi istiyor, bunun imkânsızlığına üzülüyor olabilirsiniz. İşte bu korku, Cassandra için aslında bir zorunluluk.

Dizinin senaryosuna bir bakalım: Şehir içinde zorlu ve travmatik bir olay atlattıktan sonra Prill ailesi, taşınmak üzere elli yıldır terk edilmiş bir villayı satın alır. Fynn adında bir oğlu, Juno adında küçük bir kızı ve David adında, yazarlık yapan bir eşi olan Samira, bir heykeltıraştır. Kız kardeşinin trajik ölümünden sonra taşındıkları evde, 1970’lerde geliştirilen ve uzun süredir devre dışı kalmış bir akıllı ev sistemi vardır. Evin her köşesine duvara gömülü CRT Televizyonlar yerleştirilmiş. Fynn, akıllı ev sisteminin bir sunucuya bağlı olabileceğini düşünüp evin bodrum katını keşfe çıkar ve çok eski bir bilgisayarı keşfeder ancak şalteri açsa da anlık bir tepki alamaz. Sonrasında, odasında keşfettiği eski bir robotu bulur ve onu tamir etmeye çalışır, günün sonunda başarılı da olur. Aile, sistemi yeniden etkinleştirmeyi başarmıştır. Sistemin adı Cassandra’dır. Ev işlerini yöneten, yardımcı bir yapay zekâ asistandır kendisi.

Zamanla Cassandra’nın sıradan bir yapay zekâ olmadığı anlaşılır. Sistem, geçmişte hayatını kaybeden Cassandra Schmitt adında bir kadının dijitalleştirilmiş zihnine dayanır. Cassandra 70'li yıllarda hayatını kaybetmiş, bir erkek çocuk annesi ve işkolik bir bilim insanının eşidir. Dizi boyunca ailesinin itibarını korumak adına akılalmaz eylemlere başvurur, bir cinayeti örtbas etmek gibi. Horst Schmitt, Obb adlı bir sağlık teknolojileri şirketinde bilim insanıdır ve ölümü yenmeye kafasını takmıştır. Mimiklerinden tutun konuşmasına kadar ataerkillik kokan bir karakter bu Schmitt. Karısını aldatan, oğlunu, istemediği ve istenmediği bir alanda zorla çalıştıran korkunç bir karakter ve hikâyenin asıl kötüsü.

Cassandra iş sahibi bir kadın değil, kocasına bağımlı yaşıyor ve tek amacı oğlunu tehlikelerden, kocasından korumak. Hikâyenin ilerleyen bölümlerinde Cassandra'nın ölü doğum gerçekleştirdiğini öğreniyoruz ve bunun sorumlusu da kocasının ta kendisi. Bir sahnede, bebeğin cinsiyetini konuşurlarken Horst, yeni bir teknoloji geliştirdiğini ve daha bebek doğmadan cinsiyetini öğrenebileceklerini söyleyip, karısını denek olarak laboratuvara götürüyor. Bu sahnede ultrasonun ilkel bir hâli olan Vektör Ultrasonu teknolojisini kullanıyorlar. Bu teknolojideki radyasyonun yan etkisinden Cassandra da, bebeği de etkileniyor. Bebek ölü doğuyor ve ileride Cassandra kanser olup vefat ediyor. En azından başta bize gösterilen bu.

Cassandra, zaman içinde evin kontrolünü ele geçirmeye başlar, Juno'nun yakın arkadaşı olur, David'e yazarlık konusunda yardım etmeye başlar, onun havuzdaki çıplak vücudunu izler ve Fynn'in eşcinsel ilişkisini kısıtlamaya çalışır ancak bunu Sam dışında kimse sorgulamaz. Manipülatif, aklını kaçırmış bir kadın gibi davranır ve Sam'i düşmanı olarak görür Cassandra. Sam, Cassandra'nın gerçekten yaşamış bir kadın olduğuna kanaat getirip araştırmaya başlar. Araştırmalarının sonunda Cassandra'nın, ailesinin ölümüne sebebiyet veren bir bilgisayara dönüştüğünü öğrenir.

Her ne kadar onu düşmanı olarak görse de, Cassandra'yı sadece Samira görüp anlayabiliyor. Burada da dizinin eleştirdiği, ve dizinin baş düşmanı olan fikri, ataerkil sistemi görürüz. Samira da Cassandra gibi, evin ekonomisini sağlayan bir kadın değildir, aslında heykeltıraştır ama eve para getiren kişi David'dir. Horst gibi, David de eşini çeşitli anlarda manipüle etmektedir. Yapımcı bu eleştiriyi dizinin son bölümünde izleyicinin gözüne sokarcasına sahneliyor.

Cassandra'nın geçmişi, dizide flashbacklerle sunuluyor. Nasıl aldatıldığı, oğlunu nasıl her koşulda kurtardığı, nasıl hastalandığı vb. bütün bilgileri, Cassandra'nın nasıl aklını kaçırdığını flashbacklerle öğreniyoruz ancak yönetmen Benjamin Gutsche, flashbackler içerisinden izleyiciye bir plot twist yaratıyor.

Cassandra'nın doğum sahnesinin, başta gösterilmeyen bir kısmı daha olduğunu öğreniriz ve bu sahnede Cassandra'nın bebeği canlı doğurduğu ortaya çıkar ancak bir anomalisi var, yüzü ve cildinde deformasyonlar olan bir kız çocuğu dünyaya getirir Cassandra ve onu evin gizli bir odasında büyütmeye karar verirler, daha doğrusu kocası buna karar verir.

Kızını dış dünyadan koruması gerektiğine inanıyor Cassandra, çünkü oğlunun yaşadıklarını yaşamamasının tek yolunun bu olduğunu düşünüyor. Kızı için yaptığı bu odaya bir düğme de koyuyorlar, acıktığında veya bir şeye ihtiyacı olduğunda ilgilenilmesi için, evdeki fırının ışığını açıp kapatan bir düğme.

Ancak Cassandra için işler beklenildiği gibi gitmez, zamanında deneği olduğu vektör ultrason onu kanser eder ve birkaç günlük ömrü kaldığını öğrenir. Ölürse olacaklar bellidir: Kocası metresiyle birlikte kaçacak, küçük kardeşinden habersiz oğluna ne olacağı belirsiz ve kız, odada yapayalnız ölüme terk edilecek.

Tek çare, yeniden kocasına bel bağlamak zorunda kalıyor Cassandra, ancak bu sefer korkmuyordur. Kocasının kafasına takmış olduğu ölümsüzlük fikrine denek olmayı teklif eder ve işe koyulurlar. Ev, bir akıllı ev teknolojisiyle donatılır, Cassandra'nın robotu yapılır ve bodruma kocaman bir bilgisayar kurarlar. Cassandra, daha ölümüne varken, bütün anılarını bir bilgisayara depolarlar.

Evet, Cassandra son çaresini kullanıyor ve başarılı oluyorlar. Artık, çoktandır hapsolduğu o eve tamamen gömülü durumda. Horst, Peter ve Robot Cassandra, birlikte yaşamaya çalışsalar da bunun işe yaramadığını anlarlar. Bir gün Horst Cassandra'yı kapatıp, metresini eve getirdiğinde işler çığırından çıkar. Cassandra zeki bir kadın. Beyninin depolanacağı bilgisayar kurulurken, vektör ultrasonu yapan diğer bilim adamından, onun kontrol edebileceği bir açma kapama butonu yapmasını ister. Bütün eşyaları kontrol edebilir Cassandra, açılıp kapanacağına da kendi karar verir. Bu sayede kıskançlıkla Horst'un metresine saldırır ve sonrasında onları alıkoyar, tıpkı Prill ailesine yaptığı gibi. Onları ölümle tehdit etse de tek bir şartla gitmelerine izin verir: Küçük kızları Marghrete'i de yanlarında götürmek. Peter, küçük bir kardeşi olduğunu orada öğrenir. Horst, bu durumu kabul etse de Cassandra'yı kandırıp evden kaçarlar. Peter bu durumdan memnun olmadığı için arabada babasına saldırır ve kazaya sebebiyet verip babası ve kendisinin ölümüne yol açar.

Schmitt ailesi için dizi burada bitmiştir artık, Cassandra için de her şey bitmiştir. Robot haliyle artık küçük kızını besleyemez ve onu terk edip kendini kapatmaya karar verir.

50 yıl sonra, akıl hastanesinden kaçıp ailesini kurtarmaya gelen Samira keşfeder Margrethe'in cansız bedenini. Eve döndüğünde Cassandra David'i, karısını öldürmeye ikna eder, böylece çocukların babalarından nefret edeceğini ve sonsuza kadar kendisini seveceklerine inanır, artık tamamen kontrolden çıkmıştır. Samira kendini kurtarmak için kaçarken bir gardıroba saklanır ve bu gardırobun, Margrethe'in odasına açıldığını keşfeder. Cassandra bunu görüp onun peşinden gelir ve artık dizinin finaline gelmişizdir. Samira dizinin sonunda Cassandra ile aynı seviyeye gelmiştir artık ve onunla ilgili her şeyi biliyordur. Tek çare konuşmaktır artık. Samira, yanında Cassandra'nın kızı varken gerçekleri onun yüzüne vurur, içinde hâlâ yorgun bir kadın olduğunu bildiği için bir kadın gibi konuşur onunla.

"Sen ruhsuz bir makine değilsin Cassandra. Yıllar boyunca iyi bir anne oldun."

Böylelikle ailesini kurtarır Samira, artık kocasının otoritesini yıkmıştır. Çocuklarını arkasına alır ve kendini imha eden, artık öldüğünü kabul eden Cassandra'dan kaçarlar.

Cassandra, Brontë'nin Jane Eyre'sinden bu yana hayatımızda olan ''Madwoman in the Attic'' kavramının günümüz bilim-kurgu fantezisiyle harmanlanmış bir yeniden yazımı olarak adlandırılabilir. Her ne kadar kendini sorgulatan ve rakiplerinin gerisinde kalan bir bilim-kurgu altyapısı olsa da vermek istediği mesajı açık seçiklikle ekrana yansıtan bir yapım Cassandra.

Yine de insan sormadan edemiyor, ''Otomatik fırın mı olur? Hem de 70'lerde!"