Daha Azı Mümkün mü?

Belki de ihtiyaç sandığımız şeylere o kadar da muhtaç değilizdir...

Sonu gelmeyen kredi kartı ekstrelerini, ihtiyaç fazlası tüketim çılgınlığına, viral olmuş yeni lezzetlere, influencer linklerine borçluyuz. Vitrindeki mankenlerden daha çok dikkatimizi çeken uyaranlarla dolu bir toplumun içinde olmak ve hayata yetişebilecek miyim endişesini üzerimizde taşımak yıpratıcı bir süreç. İhtiyaç ve istek ayrımını eskiden yapabiliyorduk. En azından aradaki fark tüm açıklığıyla olmasa da ortaya çıkıyordu. Ne var ki şimdilerde bu farkı anlamak çok daha zor çünkü enerjimi temizlemesi için aldığım tuz lambası neden ihtiyaç listemde olmasın ki? İnandığım bir şeyi niçin sorgulayayım ki? Sorgulamamış olsam inanır mıydım zaten? Hoş, şu sıralar ihtiyaçlarımın da ardı arkası kesilmiyor.

Mesela geçen günkü indirimde olan lazım olur sonuçta diyerek aldığım yüz havluları! Bir de hasırdan bir sepet. Bunları ucuzken alacaksın! Bu söz benim 26 senelik hayatım boyunca duyduğum bir söz. Ucuzken almak. Eve aldığım çoğu gereksiz şeyin açıklaması bu diyebilirim.Peki gerçekten de bir ürünü ucuzken almak kötü bir şey mi?Aslında değil. Çünkü ucuzken almakla ucuz diye almak arasında ince bir çizgi var. İhtiyaç duyduğumuz veya uzun zamandır almadığımız bir şeyi ucuz olduğunda alabiliriz ama bunu sürekli hale getirip her ucuz olan şeyi aldığımızda işler biraz daha zorlaşabiliyor. Tüm o ucuz şeyler bir araya gelip sizi borçlu birisi haline getiriyor. Hem de hiçbir sebep yokken.

Peki ne yapalım? Dur ve düşün tekniğini kullanabiliriz. Bu teknik dürtüsellik için birebir uygulanabilecek bir yöntemdir.

Dur: bekle hemen aksiyon alma

Düşün: gerçekten ihtiyacım var mı? Bu olmadan yaşayabilir miyim?

Bu yöntemi bazı insanlar kredi kartlarını buzlukta dondurarak yapıyor! Evet ciddi ciddi ve o buz çözünene kadar hala isteyip istemediklerine karar veriyorlar. İlginç değil mi? Sonrasında kartın manyetiğinin bozulmayacağına dair bir garantim yok ama esas mesele beklemekten geçiyor. Biraz geri çekilip kendi hayatmızı ele almaktan hatta. Eh madem öyle, gelin deneyelim 1 ay boyunca durup düşünelim. Bakalım daha azı mümkün mü?