Demokrasi Nedir? Günlük Hayatta Aktivist Olmak
Bir şeyler söyleme isteği varsa... zaten oradasındır.
Demokraside Denge: Yasama, Yürütme, Yargı ve Basın – Halkın ve Protesto Hakkının Önemi
Demokrasi; sadece sandığa gitmekten ibaret değildir. Demokrasi, aynı zamanda bir denge rejimi. Bu dengeyi sağlayan üç temel güç var: yasama, yürütme ve yargı. Bu üçü, birbirini denetleyerek ve sınırlarını aşmasına izin vermeyerek sistemi ayakta tutar.
- Yasama, halkın seçtiği temsilcilerle kanunları yapar.
- Yürütme, hükümettir. Yani kararları uygulayan, yönetimi gerçekleştiren yapıdır.
- Yargı, bağımsız mahkemelerdir. Adaletin sağlanmasından sorumludur ve diğer iki gücün keyfi davranmaması için vardır.
Ama bu üçlü yapı her zaman yeterli olmaz. İşte burada devreye “dördüncü güç” olarak basın girer.
Basın, halk ile devlet arasında bir köprüdür. Gerçekleri açığa çıkarır, yalanları ortaya serer, güç sahiplerini sorgular. Özgür basın yoksa halkın gözleri kapalı demektir.
O yüzden basının görevi sadece haber vermek değil; aynı zamanda denetlemek, sorgulamak, hatta bazen itiraz etmektir.
Ve bu dengenin içinde, çok önemli bir başka güç daha vardır: Halk.
Halk, sadece oy kullanan bir kalabalık değil. Aynı zamanda hak arayan, ses çıkaran, sorgulayan, yönetime etki etmeye çalışan aktif bir varlıktır.
Ve bu yüzden protesto hakkı, demokrasi içinde kutsal bir haktır.
Peki kimler protesto edebilir? Ve neden önemlidir?
- Halk: Sokakta yürüyerek, pankart açarak, slogan atarak, sosyal medyada paylaşım yaparak protesto hakkını kullanabilir.
- Basın: Haber diliyle, köşe yazılarıyla, özel dosyalarla tepkisini ortaya koyar.
- Milletvekilleri (yasama): Mecliste söz alarak, yasa teklifleriyle, grup konuşmalarıyla protesto edebilir.
- Sivil toplum: Dernekler, vakıflar, inisiyatifler kampanyalar düzenleyerek kamusal tepkiyi örgütleyebilir.
Bu haklar; yönetim karşısında halkın sesini duyurabilmesi için vardır.
Çünkü yönetenler sınırsız güç sahibi olursa, demokrasi olmaz.
İtiraz hakkı, sorgulama hakkı, protesto hakkı olmazsa sadece şekilsel bir özgürlükten bahsederiz.
Gerçek demokrasi, katılımla yaşar. Sessizlikle değil.
O yüzden bugün bir paylaşım yaptıysan, bir şeye tepki gösterdiysen, “bu adil değil” dediysen…
Sen de o demokrasiyi ayakta tutan parçalardan birisin.
Sözün, sesin, yazın... küçücük görünse bile çok büyük bir güce sahip.
Aktivizm ise sadece kalabalıkla haykırmak değil, bazen tek başına fısıldayabilmekte de saklı.
Günlük hayatta da karşı durmak mümkün. Bir sözle, bir bakışla, bir paylaşımda, bir itirazda...
Birinin arkasından konuşulurken “bu adil değil” diyebilmek mesela. Ya da toplu taşımada bir kadın rahatsız edildiğinde ses çıkarmak. Sessiz kalmamak.
Etrafımızda olan bitene duyarlı kalmak, başlı başına bir aktivizm biçimi. Çünkü hak savunusu sadece pankartlarla değil, varlığımızla da yapılır.
Pasif direniş, oturma eylemleri, sanatsal protestolar, dijital kampanyalar... Hepsi ses vermenin başka başka yolları.
Ama en çok da şunu fark ettim: İçinde korkuya rağmen, yorgunluğa rağmen bir şeyler söyleme isteği varsa... zaten oradasındır.
Evrim ağacının bir videosunu paylaşmak istiyorum. Protestoyu çok güzel anlatıyor.