Deneyimsel pazarlama: Tüketici ürünü değil, anıyı satın alır 

Deneyimsel pazarlama markalar için gerçekten önemli mi?

Pazarlama dünyası artık ürün satmaya yönelik ilerlemiyor. Artık bir marka, tüketiciyle olan bağını ne kadar güçlü tutabiliyorsa, o kadar kalıcı oluyor. Çünkü tüketiciler sadece ürünü değil, o ürünle birlikte gelen hissi ve anıyı satın alıyor.  

Deneyimsel pazarlama tam olarak bu noktada devreye giriyor. Tüketiciyle fiziksel ya da duygusal bir bağ kurmak, ürünün işlevinden çok daha fazlasını sunmak demek oluyor. Örneğin, bir kahve markasının sadece kahve satmakla kalmayıp, mekan tasarımıyla, mekan da çalan müzikle hatta baristanın güler yüzüyle bile hafızada yer etmesi gibi.  

Özellikle genç nesil, artık alışveriş yaparken yalnızca ihtiyacını karşılamak istemiyor. Onlar bir markayla bağ kurmak, özel hissetmek ve bu deneyimini paylaşmak istiyorlar. Markalarda bu isteği görüp, klasik reklam yöntemlerinin dışına çıkarak, daha yaratıcı ve insan odaklı bir stratejilere yöneliyorlar.  

Bu bazen bir pop-up etkinlik, bazen süpriz bir hediyeli alışveriş veya orijinal bir paketleme detayı bile olabiliyor. Burada önemli olan, tüketici de bir iz bırakabilmek. Çünkü ürün zamanla tükeniyor fakat yaşattığınız deneyim hafızalarda kalmaya devam ediyor.  

Sonuç olarak; artık pazarlamanın temelinde insan vardır. İnsanlar bir ürünün onlara ne hissettirdiğini unutsalar dahi, o markanın onlara yaşattıkları deneyimi unutmazlar.