Deneysel: Dış Dünyadan İzole Bebekler

İletişim yoksa iletişim nasıl kurulur?

Ana dil hepimiz için merak konusudur. Bir bebeğin ana dili neye göre ortaya çıkar? Bebekler tabula rasa (boş levha) dediğimiz beyne sahipse, hiçbir şey bilmeden dünyaya geliyorlarsa bir dili öğrenmeleri için sadece duymaları ve kaydetmeleri gerekir. Bunu merak eden insanlar, bebeklere hiçbir şey duymadıkları deneyler yapmışlar. Çünkü onlar da aynı soruyu sormuş. Bebekler hiç duymazsa ne konuşur?

Dil yoksunluğu deneyleri adı verilen bu deneyler ilk olarak milattan önce başlamış. Mısır'ı yöneten firavunlardan I. Psamtik (Psammatikos) dil öğrenme mekanizmasını öğrenmek için en önemli adımı atmıştır. Tanrının Mısırlı olduğunu ve tüm bebeklerin varsayılan dilinin Mısır dili olduğunu düşünüyordu. Herodot'un rivayetine göre firavun iki yeni doğmuş bebeği ailelerinden alıp bir çobana teslim etti. Çobanın bebeklerle konuşması yasaktı. İki bebek kendi aralarında bir dil geliştirip ilk kelimeleri "becos" olmuştur. Becos kelimesi Frigyalıların dilinde ekmek anlamına gelen "Bekos" kelimesine benzetilince Firavun, Mısır dilinin de Frigyalıların dilinden gelişen bir dil olduğunu tahmin etmiştir.

Diğer deneylerde tüm ihtiyaçlarını karşılanan bebekler zamanla ilgisizlik ve sevgisizlikten ölmüşlerdir. Bu bebeklerin hangi dili konuştuğu hakkında bir açıklama da yapılmamıştır. Daha sonra bu deneylerin yapılması, bebeklerin bu deneylerden zarar görmesi nedeniyle kesinlikle yasaklanmıştır.

Hiç iletişim kurulmadığı için izole olan Nikaragua'lı çocuklar 1980'den sonra dil eğitimini algılayamamışlardır. Çünkü zihinleri bir bebek gibi değil, yetişkin gibi çalışmaya başlamıştı. Daha sonra konuşmayı öğrenemeyen bu çocuklara ilk defa açılan bir işitme engelli okulunda işaret dili öğretilmeye çalışılmış ve bu girişim de başarısız olmuştur. Uzmanlar çocukların kendi aralarında bir işaret dili kurarak o dille iletişime geçtiğini farketmiştir. Bu yeni dilin çok zengin ve karmaşık bir yapıya sahip olduğu dışında bir bilgiye erişememişlerdir.

Bebek veya çocukken kaybolan ve hayvanlarla büyüyen çocuklar da hayvanların dili öğrenmiş ve onlarla kolay iletişim kurmuşlardır. Hatta bu çocuklar hayvansı refleksler kullandıkları ve insanlarla iletişim kuramadıkları için onlara "Vahşi Çocuklar" ismi verilmiştir.

İnsanoğlu kendini sözle, işaretle, yazıyla ifade etme gereği duyuyor. İletişim karşılıklı olmazsa ilgi eksikliği oluşuyor. İlgi gösteren kişi sevgi duyduğu için ilgi gösterir. Karşı taraftan ilgi görmeyen bebekler sevlmediklerini düşünüyor. Hormonel ve duygusal anlamda destek alamayan bebekler, ihtiyaçları giderilse de üzüntüden hasta olarak ölüyorlar. Yani filologların her zaman açıkladığı gibi "Dil bir bütündür." Duygular olmasa düşüncelerimizi ifade etme isteğimiz olmazdı. Karşıdan duygu hissedemediğimiz her an bizim de duygularımız harekete geçmez ve konuşma isteği azalır. Aslında diller, hislerin tercümanı olma arayışıdır. İletişim ise söyleyen (gönderici), dinleyen (alıcı) ve diyalog (ileti) olmadan gerçekleşemez. İletişime geçilmeyip karşı taraftan ileti almayan bebek de iletişime geçme isteği duyamaz.