Doğanın Sessiz Kucağı
Belki de insan, en çok o sessiz kucakta kendine yaklaşır. Orada ne zaman vardır ne de kaybolmak; sadece olmak…
Bazen hayatın ağırlığı omuzlarımızı ezdiğinde, gürültüler boğar, kalabalıklar içimizdeki sessizliği bastırır. O anlarda insan sadece susmak, uzaklaşmak, kendini saklamak ister. Sözcüklerin anlamsızlaştığı, zamanın ağır ağır aktığı, kimsenin hiçbir şey beklemediği bir yer… İşte tam da o anda doğa, sessizliğin içinde uzatır ellerini bize. Güçlü ama nazik, yaralı ruhları saran, yorgun kalpleri şefkatle kavrayan bir kucaktır o. Doğanın sessiz kucağı.
O kucakta rüzgâr, bir anne şefkatiyle sarar insanı. Yaprakların hışırtısı, kalbimize işleyen yumuşak bir ninni olur. Gökyüzü, yaralarımıza kulak verir; toprak, acılarımızı içine çeker. Orada ne yargı vardır ne acele. Sadece var olmak, sadece huzur… Ve sen, ilk kez gerçekten anlaşıldığını hissedersin.
Ama biz ne yaptık bu kutsal kucak için?
Kendimizi güçlü sanıp, ağaçlarını kestik; sularını kirlettik; hayvanlarını yuvalarından kovduk. Gökyüzünü dumanla boğduk, toprağı zehirledik. Oysa doğa, bizden hiçbir zaman karşılık beklemedi. Sadece verdi: hayat, denge, umut... Bize bir yuvadan fazlasını sundu. Biz ise o kutsal bağrı bir savaş alanına çevirdik. En saf sevgiyi bile hoyratça tüketirken, farkında olmadan kendi insanlığımızdan kopardık bir parça.
Ve hayvanlar… Doğanın sessiz çocukları. Bize güvenip yaklaşan, birlikte yaşama umudunu taşıyan minik kalpler. Onların tek arzusu biraz yer, biraz su, biraz barınaktı. Ama biz onların gözlerindeki korkuyu, sessizlikteki çığlığı göremedik. Sessizleştiler, ama o sessizlik aslında dünyanın en yüksek feryadıydı. Dinleyen yoktu.
Her yok olan canlıda biraz daha eksiliyor insanlık; her kuruyan yaprakta biraz daha çoraklaşıyor içimiz. Ama hâlâ geç değil. Çünkü doğa hâlâ susmadı. Konuşmuyor gibi görünse de anlatıyor her şeyi: kuruyan bir dalda, uzaklaşan bir kuşta, çatlayan toprakta…
Onu dinlemekle başlar her şey. Doğayı korumak sadece çevreci olmak değil; insan olmanın, vicdan sahibi olmanın ta kendisidir. Onu korumak, önce kendimizi sevmektir.
Sessizlik konuştuğunda, anlayan kalplere ihtiyaç duyar. Doğa hep söyledi; dinleyenler için hâlâ söylüyor.