Duyguların Arasındaki Mesafe
Ve bazen satırların arasında biri sana seslenir.
İnsanın varlığından beri süregelen en büyük sorunu iletişimdir. Bu hususta insanlar farklı yollar denemiştir. Duvarlara resimler çizmiş, şarkılar söylemiş, dumanla, elçiyle, güvercinle ulaşmış; Telgraf, radyo, televizyon, cep telefonları ve daha nice aletler bulmuşlardır. İnsanlar iletişimin en büyük sorunu olan mesafeleri aşmak konusunda büyük çabalar göstermiştir de ''fiziki'' mesafeler kalktıktan sonra asıl büyük sorun olan ''ruhsal'' mesafeler ortaya çıkmıştır. Bugün dünyanın bir ucuna bir tık mesafe kadar uzak olsak da en yakındaki insana kıtalar kadar uzaktayız bazen.
Bir koşuşturmanın içinde yaşıyoruz çoğu zaman. Dersler, sınavlar, iş bulma, geçinme, evlenme ve daha bir sürü sorunlar... Çoğu zaman bu tempoda bir başkasını bırak kendimizin bile ne halde olduğunu bilmiyoruz. Tahammül seviyemiz azaldı. Hal hatır sormak raflara kaldırdı. Sorsak bile artık kimse kimseyi gerçekten dinlemez, anlamaz oldu. Bizi de ancak bizden olan, bizimle aynı dertlere sahip olan anladı. Ancak insan dolup taşan bir ırmak misali, birine bir şeye tutunma ihtiyacı var. Hal böyle olunca insan duyduğu bir şarkıda, okuduğu bir mısrada, söylenen bir sözde aradı kendini, duygularını. Tıpkı Oğuz Atay'ın da dediği gibi ''Bazılarımız şiirlere tutunuyor, bazılarımız şarkılara... Bazılarımız filmlere tutunuyor, bazılarımız kitaplara... Sanırım artık insan, tutunamıyor insana.''
İnsan kendini hissetmeye çalıştı sözlerin arasında. Onu anlayan birileri olsun istedi, onu görsün, onu duysun tek bir cümle etmeden. Sonra bir şarkın, bir şiirin, bir romanın aralarında gördü kendini. Sanki biri zihninin içinden çıkardı da serpiştirdi aralarına. Tıpkı onun gibi hisseden, aynı düşüncede çarpıştığı birileri var. Sanki onunla konuşuyor işte sözcükler. Belki yıllar, belki yüzyıllar önce denmiş ama orada görmüş işte seni ve hissettiklerini. Belki insan birebirde kuramasa da iletişimi bir yerlerden ulaşmaya çalışıyor işte sana. Ve diyor ki ''Yalnız değilsin.''