Duygunun İzi
Duygu hafızası.
İnsan çoğu zaman ne yaşadığını unutur da ne hissettirdiğini unutmaz. Çünkü bana göre her duygunun bir hafızası vardır. Yaşanan her duygu derinlerde bir yerlerde gömülüdür. Olaylar unutulur, zaman geçer ve bir gün sadece bir hatırlatıcı bütün duyguları gömülü olduğu yerden çıkarır. Bu bazen bir söz, bazen bir koku, bir eşya, bir insan olabilir. Ve sonrasında kendini hiç ummadığın kadar uzaklarda bulabilirsin.
Duygular her ne kadar kalpte yaşanırsa yaşansın aslında beyinde de tesiri büyüktür. Her yaşanan duygu beyinde birçok düşünceye bağlanır. Adeta bir küme gibi birçok şeyle ilişkilendirilir, bilinçaltına yerleştirilir. Ve aradan seneler geçse de yaşadıklarının tamamen kafandan gitse de küçük bir sarsıntı bütün düşüncelerin üzerine yıkar. Altında kalırsın duygularının. O andan tamamen kopar bir yıkıntıyla baş başa kalırsın. Nerede neyin tetikleyeceğini bilemezsin de. Nasıl ki seslerin evrende kaybolmadığını düşünüyorsa insanlar, bence duygular da insanda kaybolmuyor. İçinde bir yerlerde sürekli yaşıyor seninle. Korku, öfke, hüzün, mutluluk, huzur... Bir hastalık gibi taşıyorsun onları. Zihnin içindeki mayınlar gibi gömülüler ve tek bir hamlede patlıyorlar. Sanki aynı duyguyu yeniden yeniden yaşamak gibi. Duygular her ne kadar kalpte de yaşansa, yerleştiği yerler insanın zihni oluyor.
Bu yüzden bilmez insan bir şarkının neden ona bu kadar dokunduğunu, bir kokunun hissettirdiklerini, bir şiirde bulduğu hissi, öyle ya kimse aynı şeyleri hissetmez. Çünkü insan yaşadıklarının değil hissettiklerinin toplamıdır. Onlar var olanın anlamını oluşturur ve en önemlisi de hayatının anlamını oluşturur. Büyüdükçe anılar değişir, biz değişiriz, çevremiz değişir de değişmeyen tek şey hissettiklerindir. Onlar seninle beraber nefes alır, seninle yaşar, seninle düşünür. Bıraktığı iz, bir ömür kalır seninle.