Enneagram: Beden Merkezi Tiplerinin (8-9-1) Çocukluk Öyküleri
Enneagram 8, 9 ve 1'in çocukluk örüntüleri ve kişiliklerine etkisi.
Enneagram tiplerinin çocukluk öyküleri tipimizi bulurken bize oldukça yol gösterir. Çünkü bir Enneagram tipinin çocukluğunda edindiği temel duygular, korkular, düşünceler veya başa çıkma mekanizmaları çocukluk örüntülerinde öne çıkan kısımlardır. Çocukluk örüntüsünde öne çıkan bu kısımlar büyürken devam edip yetişkin oldukları zamanda da etkilerini gösterirler. Bu çocukluk öyküleri tiplerin oluşmasının sebebi değildir ama erken çocukluk döneminde gözlemlenen bu örüntülerin yetişkinlikte ilişkilerinin üzerinde büyük etkisi olan eğilimlerin sebebini açıklamak için önemlidir.
Tip 8'in Çocukluk Öyküsü
Çoğu Sekiz, erken yaşta "büyümek" zorunda kaldıklarını, belki de ailedeki diğer çocukları yetiştirebilmek için para kazanmak amacıyla babalarının yokluğu veya başka bir felaket nedeniyle bunu yapmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Tehlikeli bir ortamda (örneğin, uyuşturucu satıcıları, sokak çeteleri veya bir savaş bölgesi gibi) ya da evlerinde düzensiz ya da şiddet uygulayan bir yetişkinle başa çıkmak zorunda kalmış olabilirler. Diğer Sekizler ise oldukça normal ailelerde büyümüş olabilir ancak başka nedenlerle duygularını koruma ihtiyacı hissetmişlerdir. Kısacası, Sekizler hızlı büyürler ve hayatta kalma meseleleri onlar için en önemli mesele hâline gelir .
Sanki "Ben ve önem verdiğim birkaç kişi bu acımasız, kayıtsız dünyada nasıl hayatta kalabiliriz?" diye soruyorlarmış gibi.
Çocuk Sekizler, nazik ya da veren olmanın güvenli olmadığını hemen fark ederler. Bu tutumlar "yumuşak" ve "zayıf" gelir. Onlara göre sadece reddedilme, ihanet ve acıyı davet eder. Gardlarını indirmemelerinin en iyisi olduğuna inanırlar. Bu yüzden hayatlarında herhangi bir şefkat ya da sıcaklık olacaksa bunun başkası tarafından sağlanması gerektiğini düşünürler.
Sekizler genellikle çocukken reddedilme ya da ihanet edilmiş olma gibi güçlü duygularla mücadele ettiklerini belirtirler. Genellikle cesur ve maceracıydılar. Bu durum onları sıkça cezalandırılmaları gereken durumlara soktu. Ceza verenlerden uzaklaşmak ya da geri çekilmek yerine, çocuk Sekizler reddedilme duygusuna karşı kendilerini şu tutumla savundular: "Hadi oradan! Kimse bana ne yapmam gerektiğini söyleyemez!" Tabii ki, herkes gibi Sekizler de sevilmek isterler ancak ne kadar reddedildiklerini ve uyumsuz gibi davranıldıklarını hissettikçe, kalpleri o kadar sertleşir.
Çocuk Sekizler, Ağaçkakan (Kara Koyun ya da Problem Çocuk) rolünü oynamayı öğrenebilirler. Aile sistemleri teorisinde "günah keçileri" olarak adlandırılan bu rol genellikle ailedeki gizli sorunları, kelimelerle ya da eylemlerle açıkça ortaya koyar. Yetişkin olduklarında, Sekizler, sınırlamalara karşı isyan eden ve mümkün olduğunca sistemi sarsan maverikler haline gelirler.
Bazen kendilerini sağlamlaştırma kararı, çocuğa bir ebeveyn ya da diğer önemli bir yetişkin tarafından ihanet edilerek verilir. Çocuk, ebeveynleri tarafından yatılı okula bırakılmış, akrabalarına terk edilmiş veya birikimleri ya da başka bir değerli eşyası haksız bir şekilde alınmış olabilir. Ayrıca fiziksel ya da cinsel istismara uğramış olabilirler ancak çocuk Sekizlerle onlara haksızlık yapanlar arasındaki güç dengesizliği nedeniyle bununla ilgili pek bir şey yapamayacak durumda kalmışlardır. Tek yapabilecekleri şey bu tür bir şeyin bir daha kendilerine olmasına asla izin vermemek kararı almaktır.
Sekizler, ihaneti hayatlarındaki önemli bir dönüm noktası olarak kabul ederler. Çünkü bu, masumiyetlerinin ve iyiliklerinin sona erdiği anı işaret eder. İçsel çekirdekleri, önemli biri tarafından ihanete uğradığında Sekizler kendilerine bir daha asla savunmasız ya da masum olma izni vermemeye karar verirler. Savunmalarını asla indirmemelerine karar verirler. Bir süre Sekizler kaybettikleri masumiyet için gizlice yas tutabilirler ancak sonunda bunu hayatın zorluklarıyla başa çıkmak için olmaları gereken yol olarak kabul ederler. Eğer geçmişlerinde acımasız ve tehdit edici bir ortamdan gelmişlerse Sekizler başkalarına olduğu gibi kendilerine de acımasız hâle gelirler.
Tip 9'un Çocukluk Öyküsü
Birçok Dokuz, mutlu bir çocukluk geçirdiğini söylese de bu her zaman böyle değildir. Çocuklukları zorluklarla geçen Dokuzlar, çevrelerindeki tehditkar ve travmatik olaylardan koparak aile içi çatışmalarda "barıştırıcı" veya "arabulucu" rolünü benimseyerek zorlularla başa çıkmayı öğrenirler. Ailede uyumu korumanın en iyi yolunun görünmez olmak ve kimseye sorun çıkarmamak olduğunu fark ederler. Az talepte bulunmak ve beklentisiz olmak, kısacası düşük bakım gerektiren bir çocuk olmak, kendilerini etkili bir şekilde koruyarak anne ve babalarını sakinleştirmelerine yardımcı olduğunu düşünürler.
Bir işlevsiz aile sisteminde, burada en uygun terim "Kaybolan Çocuk"tur. Duygu şu şekildeydi: "Ben ortaya çıkar ve kendimi savunursam, daha fazla sorun yaratacağım, o yüzden yoldan çekilirsem, ailem bir arada kalır."
Dokuzlar; ihtiyaçları olduğunu söylemenin, kendilerini savunmalarının, öfkelenmelerinin veya ebeveynlerine zorluk çıkarmalarının yasaklanmış olduğuna inanırlar. Bu yüzden çocuk Dokuzlar kendilerini yeterince savunmayı veya bunun bir uzantısı olarak, anne-babalarından ve diğer önemli kişilerden bağımsız olarak kendilerini gerçekleştirmeyi öğrenemezler. Çocuk Dokuzlar onlara zarar verebilecek şeylerden uzak durabilmek için arka planda kalmayı öğrenirler. Yetişkinlikte, psikolojik alanları uyum sağlamaya çalıştıkları kişilerin meseleleri ve gündemleriyle o kadar doludur ki genellikle kendi ihtiyaçlarının veya isteklerinin sesini duymakta zorlanırlar.
Ayrıca, öfkeyi ve kendi iradelerini öylesine baskılarlar ki öfkelerinin veya bir iradeleri olduğunun bile farkına varmazlar. Hayat veya başkaları onlara ne sunarsa sunsun, uyum sağlamayı ve buna ayak uydurmayı öğrenmişlerdir. Nadiren kendilerine ne istediklerini, ne düşündüklerini veya ne hissettiklerini sormak akıllarına gelir. Sonuç olarak, Dokuzların kendileri için ne istediklerini anlamak için genellikle derinlemesine düşünmeleri gerekir.
Son derece işlevsiz ailelerde, çocuk Dokuzlar duygusal, fiziksel veya cinsel açıdan travmatize olmuş olabilirler. Bu tür Dokuzlar, dayanılmaz duygulardan korunmak için dissosiyasyon (bağlantıyı koparma) ya da kendilerini kapatma yolunu seçerler. Bir açıdan bakıldığında, travmatik anılarının ya da öfkelerinin farkında olmamaları bir tür nimettir, ancak diğer taraftan bunun sonucu, gerçeğin onları derinlik veya canlılıkla etkilemesine izin verme yeteneklerinin hissizleşmesidir. Bu tür bireyler, fantezilerde kaybolabilir ya da çevrelerinde ne kadar yanıltıcı olursa olsun, sadece pozitif ve huzurlu olan her şeye odaklanabilirler.
Tip 1'in Çocukluk Öyküsü
Birler, iyi çocuklar olmak için çok çaba harcamışlardır: Çoğu, çocukluğunda varlığını haklı göstermek için zorunluluk hissettiğini dile getirir. Sadece çocuk olarak var olmaları onlar için bir şekilde kabul edilemezdi ve birçok çocuk Bir, daha çocukluğunun erken dönemindeyken bir ciddiyet ve yetişkin sorumluluğu duygusu edindi.
Ebeveynlerinin onlardan çokça beklenti içinde olduklarını fark ettiler. Çocuk Birler, tüm bu beklentileri büyük bir ciddiyetle üstlendiler. Bu şekilde "Ailenin Kahramanı" rolünü yerine getirmeleri gerektiğini düşündüler.
Çeşitli sebeplerden dolayı, Birler koruyucu figürlerine (her zaman olmasa da genel olarak biyolojik baba) karşı bir kopukluk hissi gütmüşlerdir. Çocuğun kendini özdeşleştirebildiği ve yönelip yakınlaşabileceği başka bir stabil yetişkin figürünün varlığı, çocuğun anneye olan bağımlılığından uzaklaşmasını ve kendi bireyselliğini ve özgürlüğünü daha fazla hissetmesini sağlar. Yine de eğer koruyucu figür rolünü yeterince yerine getirmiyorsa, çocuk Birler köklü bir kopukluk hissederler. Gerçek ya da sembolik babaları onlarla ve onların ihtiyaçlarıyla layığıyla ilgilenmemiştir. Bu durum onların koruyucu figürlerinin kötü ya da istirmarcı olduğu anlamına gelmez fakat her ne sebeple olursa olsun bu durum yüzünden doğal bir bağlanma gerçekleşmez.
Sonuç olarak, çocuk bir hayal kırıklığı hisseder ve kendini "baba" olarak görme ihtiyacı duyar. Bazı durumlarda, çocuk Birler çevrelerindeki kaotik koşullara aşırı sorumluluk alarak tepki verir ve ailelerinde "akıl sesi" haline gelir. Bu şekilde, kendi özerkliklerini ve sınırlarını belirlediklerini düşünürler.
Kaynaklar:
Don Richard Riso and Russ Hudson, The Wisdom of the Enneagram: The Complete Guide to Psychological and Spiritual Growth for the Nine Personality Types, 1999.
http://www.fitzel.ca/enneagram/triads.html