Hayat Üzerine

Bir anlam arayışı.


Doğduğumuz andan itibaren net olan tek şey bir gün öleceğimizdir, geriye kalan serüven ise muamma üzerine kuruludur. Ve bu karanlık, bilinmez yolda devam etmek için sürekli planlar yaparız. Çünkü bilinmezlikten, kaybolmaktan ve karanlıktan korunma biçimimizdir bu planlar. Kendimize bir ışık, bir yön, geleceğe dair bir yönerge oluşturmak isteriz aslında. Tabii bizim ''kendimizce'' yaptığımız bu planlara karşı hayatın da planları vardır. Ve o izin verirse planlar örtüşür. Bazen de yol üstündeki hiç bilinmeyen o kapılar bizi bambaşka maceralara sürükler.

İnsan bir yaprak gibi hayatı boyunca etrafta süzülür. Ta ki doğru yönü bulana dek. Bazen bu yönü bulmamız hayatımızın yarısından fazlasını alır. Farklı işler, farklı amaçlar, farklı idealler geliştirir insan. Ama bir türlü tam hissetmez kendini, bazen en iyi yerde olsa bile. O zaman anlar ki insan aradığı şey aslında iyi bir kariyer, para, mal-mülkten öte bir anlam arayışı. Her ne kadar hayatımız boyunca maddi hedefler, daha iyi koşulları hedeflesek de aslında bu istediklerimizin hayatımızda anlam kazanabilecek halini arıyoruz içten içe. Hayatın sana dayattığı maddi kaygıları durduracak ama bir yandan da sana anlamlı gelebilecek o işi arıyoruz. Çünkü her gün inanmadığın bir iş uğruna kalkıp gitmek, saatlerce emek vermek ve bunu neredeyse bütün ömrün boyunca yapmak bir ömrü maddi kaygılar uğruna heba etmektir. Ve yıllar sonra geriye baktığında ruhen hala bir yaprak gibi süzüldüğünü ve kaybolduğunu hissedersin. O saatten sonra da yaşadığın ömrün bir anlamı kalmaz.

On sekiz yaşında sana bir tercih yaptırırlar, ömrünün geri kalanını etkileyecek bir tercih. Şanslıysan doğru tercihi yapmış olursun, değilsen ya bundan bir yerde vazgeçebilecek kadar cesur ya da sırf bildiği yoldan gitmek istediği için bir ömrü heba edecek kadar aptal olursun. Çünkü sırf on sekiz yaşındaki halin bir şey istedi diye ömrünü heba edenler günün sonunda kendini başarısız hissedenlerdir. Çünkü maddi sıkıntıların da üstünde ruhun fakirdir. Ve o açlık bir ömür boyunca seni kemirir. İşte bu yüzdendir ki ne kadar iyi olursa olsun bir yerlerde sürekli kendini boğulmuş, sıkılmış tükenmiş hissedersin.

Belki de planlar bu yüzden yalnızca bir taslaktır; son halini hayat çizer. Ve biz, çoğu zaman kalem bizim elimizde sanarken, aslında sadece satır aralarını doldururuz. Ama yine de yazmaktan vazgeçmemeliyiz. Çünkü insan kendini yolda bulur, kayboldukça keşfeder, düştükçe anlam kazanır. Belki de mesele en başından beri doğru tercihi yapmak değil, yanlışların içinde kendine en yakın olanı seçebilmekti.

O yüzden, her şeye rağmen, yeni planlar yapmaktan korkma. Yönünü kaybettiğini hissettiğinde, dur ve kendine şunu hatırlat: "Yolun nereye çıktığı değil, seni kim hâline getirdiği önemlidir." Ve belki de tam da bu yüzden, bir ömür boyunca süzülsen bile, anlamı yakalayabileceğin o ana hep biraz daha yaklaşmışsındır.