Hırçın Kızımızın Vazgeçmesi

Doğası gereği bir kadın ama doğası gereği boyun eğmek zorunda değil, bunu kanıtlamaya çalışıyor.

Shakespeare tarafından yazılmış, asıl çevirisi ‘Farenin Ehlileştirilmesi,’ olan ama dilimize kadınlara saygısızlık olmasın diye ‘Hırçın Kız’ diye çevirilen tiyatro oyunu komedi kategorisinde yer alıyor olsa bile günümüzde okuyunca pek de komik gelmiyor. Açıkcası, 1600’lere gidip, bu oyunu sorup tam olarak 1-2 yer dışında başka hangi kısımlarda kahkahalara boğulduklarını insanlara sormak çok isterim. Ama o zamanlarda kadınların sahip olmadığı özellikleri, onlara verip bir karakter oluşturmak o dönemin toplumunda güldürü unsuru olarak geçmekteydi. Büyük ihtimalle insanların komedi demelerinin büyük bir sebebi de bu durumdur. Oyunda ana karakterimiz Katharina’nın toplumla ve ailesi ile yaşadığı zıtlığı, çatışmaları görüyoruz. Kız kardeşi Bianca ile birbirlerinin tamamen zıt karakterleridir ancak Katharina olduğu gibi görünürken Bianca dışarıya iyi gibi davranıp sonraki zamanda asıl yüzünü insanlara göstermektedir.

Katharina, davranışları yüzünden toplum tarafından aykırı olarak isimlendirilmektedir ve herhangi bir erkeğin evlenmek isteyeceği birisi değildir çünkü naif, sessiz sakin, her şeye boyun eğen bir ‘hanımefendi’ olmak yerine kendisi yanlışları görünce sesini çıkaran, kendisini savunan ve başkaldıran bir karakterdir. Ne yazık ki bu kişiliğinden dolayı babası ona ve Bianca’ya eşit miktarda sevgi göstermemektedir. Hatta yeri gelince babasından da hakaret işitmektedir. Aynı zamanda Katharina, kardeşi Bianca’nın çoğu davranışının samimi olmadığını ve dışarıya yalan söylediğini bilmektedir ve Bianca’ya olduğu gibi davranmasını ona şiddet göstererek söyler ancak Bianca sürekli ablasının bu davranışlarına karşı üzülür ve öyle birisi olmadığını iddaa eder.

Talipler geldiğinde ve Katharina ile tanıştıklarında, Katharina babasına “Sizin maksadınız, beni bu çapkın heriflere yem yapmak mı?” der. Hiçbiri orada birisine gerçekten aşık olduğu için bulunmamaktadır ancak birinin adını ve güzelliğini duyup gelmektedirler. Tanımadıkları birine koşulsuz bir sevgi besledikleri için Katharina bunların hepsine ‘çapkın’ demektedir. Bu sahnede Katharina’nın sinirinin bir sebebi olarak insanların çoğu şeyi tam olarak bilmeden kendilerini o şeye adamaları diyebiliriz.

Katharina, kardeşinin yapmacıklığının ve aslında göründüğü gibi birisi olmadığının farkında ancak kimseyi kendisine inandıramadığı için bütün bunların ceremesini tek başına çekmek zorunda kalmaktadır.

“Beyler her ikiniz de hatalı davranıyorsunuz, benim seçimime bağlı olan bir şey için tartışıyorsunuz.” Bianca bunu öğretmen kılığına giren iki erkeğe demektedir. Bianca kendisinin ve kimliğinin farkında ve toplum tarafından bir norma dönüşen ‘kadın dediğin biat eder,’ fikrine katılmamaktadır. Zaten evlendikten sonra eşine sözünü geçirmeye başlar ve eşini yok sayar.

“O öyle durarak benimle alay ediyor." Katharina bunu kardeşi Bianca için söylüyor çünkü Kate’e sevilemeyecek birisi olduğunu gösteriyor, ayna tutuyor, kendisinin zıttı olarak. Bianca sevilen, güzel, hoş bir kız olarak herkesin gönlünde yer alıyor ama Kate’in varlığı bile insanları irite ediyor, geriyor, dehşete düşürüyor. Kate’in bu davranışlardaki sebebi sadece sevgisizlik değil, insanların yapmacıklığına da dayanamaması. Birkaç erkek talip olarak Bianca’ya geliyor ama kız hangimizi seçerse diyorlar, seçilmeyen kişi şansını bir diğer kızda kullanacak, daha tanımadıkları, görmedikleri birinin onları seçmesini bekliyorlar. Kate bu durumu gerçek aşk ve sevgi olarak görmüyor ve insanların yapmacıklık içinde birbirine yaranıp kendilerini sevdirmeye çalışmalarına gıcık oluyor.

“Ama şimdi anlıyorum ki mızraklarımız saman çöpünden farksız.”

Kate’in sondaki uzun konuşmasından bir cümle. Katharina en başından beri tek başına bir şeyler ile mücadele etmeye çalıştı. Babası ile, kardeşi ile, etraftaki insanlar, eve gelen talipler ve sonrasında bütün toplum ve yıllardır süregelen kabul edilmiş gelenekler ile mücadele etti tek başına, hiçkimseden küçük bir destek bile görmeden. Kız kardeşinden bile destek görmedi, babası da ona karşı hakaret içerikli konuştu, elin yabancısı gibi. Yılmasına şaşırmamalı insan, o döneme göre iyi bile dayanmış. “Hanımefendiler böyle şapka takar,” dediğinde bile eşi ona “bir hanımefendi olunca sana alırız,” dedi. Toplumca kabul edilen ‘hanımefendi’ davranışlarına da sahip olmak istiyor ama aynı zamanda toplumda gördüğü ve düzeltmek istediği yanlışlara karşı ayakta durup mücadele etmek istiyor. Babasının yanında elin yabancısı ona hakaret ediyor, babası bir şey demiyor, babası şahsen ona laf ediyor, yanına gelen kişilerden duyduğu tek cümle her zaman ne kadar feci ve kötü bir halde olan bir insan olduğu hakkında oluyor. Sinirlenmesi için bir sebebi var, kimsenin onun yanında durmaması ve benim görüşümde bu yalnızlaştırılmaya dayanamadığı için olduğu kişilikten vazgeçmek zorunda kalıyor. O da sevgi görmek, güzel vakit geçirmek ve en azından mutlu olmak istiyor ancak insanlar tarafından belirlenen ‘kadın nasıl olmalıdır?’ sorusunun cevaplarından nerdeyse hiçbiriyle uyumlu olan özelliği olmadığı için toplum tarafından dışlanıp ötekileştiriliyor. Kate’in tek amacı en azından kadınların biat etmesini, koşulsuz bir şekilde erkeklere güvenmesini, erkeklerin onlar ile sırf güzelliklerinden dolayı evlenmesi gibi durumları engellemek ve bu konuda farklılık oluşturmak. Toplumdaki klişe olan, kadınlar için olan basmakalıp kurallardan kurtulmak için çabalıyor, bir insanın hem aykırı hem de çoğunluğun belirlediği kurallara uymadan da var olabileceğini gösteriyor. Doğası gereği bir kadın ama doğası gereği boyun eğmek zorunda değil, bunu kanıtlamaya çalışıyor.

Not: Hanımefendi olma durumunu küçümsemiyorum ya da karşıtlık göstermiyorum ancak toplum tarafından oluşturulan kalıplar dahilinde var olan hanımefendiliğin yanlışlığını vurguluyorum. Kadınlar oldukları kişilik ile var olamıyor ama toplumun oluşturduğu listeye göre 'hanımefendi' unvanı alıyorlar ya da o listeye uymayanları 'bu kadın değilmiş ya,' gibi cümleler kurarak yargılıyorlar. Tam olarak karşı durduğum ve desteklemediğim kafa yapısı bu. Kadınların sadece kadın olmasına ve öyle kalmasına izin verelim. :)