Inditex'e mecbur bırakılmış Miu Miu kızları...

Alım gücü düşük ülkede yaşamaya çalışan moda kızları ve örnek alınması gereken bir ikon hakkında.

Ülke gündemimizde kötü ekonomi, markalara yapılan boykotlar ve özgürce yaşayamayan gençler varken moda hakkında yazdığım bu bloğu nasıl kullanabilirim diye düşündüm ve aklıma daha bu sabah inditex gruba ait bir mağazada %90 polyester içerikli ürünlerle yaptığım sepeti bile alamadığım geldi..So, let's talk about this.

İnstagramda kullanıcı adım @miumiugarl ve bu isim bazen bana cringe gelse de benimle ikonikleştiğini düşündüğüm için vazgeçemiyorum. Peki neden bu ismi tercih ettim? Çünkü Miu Miu markasının vizyonu ve Miuccia Prada'nın feminist, komunist karakteri beni kendine çok çekti ve ben de bir Miu Miu kızı olmak istedim. Miu Miu'nun marka içinde yaptığı ''women's tales'' film serisi, kadın yazarların okunduğu edebiyat kulübü gibi içeriklerini çok seviyorum mesela. Bana 12 yaşımda bir yaz gecesi kucağımdaki laptopda tumblr'da dolaşırken yan sekmedeki youtube'da Halsey-Colors dinliyormuşum gibi hissettiriyor. Alt sekmede de bir word dosyası açık ve aynı zamanda watpadd için fazla edebi, betimlemelerle dolu bir kitap yazıyorum.

Bazen ''keşke Miuccia Prada annem olsaydı...'' diyorum. Yanlış anlaşılmasın, kendi annemi çok seviyorum ama insan bazen annesi yaşadığı bu vahim ülkenin halini görsün ve şükredip susmaktan fazlasını yapsın da istiyor. Tıpkı Prada gibi.

60'lı yıllarda modaya fazlasıyla ilgi duymasına rağmen sektörün o zamanlar ''bir feminist için'' çok kötü olduğunu söyleyen Prada, önce pantomim okumuş. Sonrasında Siyaset Biliminde doktora yapmış ve en son İtalyan Komunist Partisine katılmış. Yani siyaset alanında PHD'si olan bir modacı...what a woman!

The Independent'ın moda eleştirmeni Alexander Fury ile yaptığı bir röportajda bu siyasi kimliğinden şöyle bahsediyor; ''[komünizm] o zamanlar çok yaygındı. Biraz zeki olan her genç çocuk solcuydu, yani ben çok özel biri değildim. Kesinlikle, bir grubun parçası olmaya karar verdim. Muhtemelen, [modayı] o kadar çok sevdim ki, bunu bir iş olarak yapmam konusundaki olumsuz hislerime baskın geldi. Kendimi giydirmeyi her zaman sevdim ve hala seviyorum ve bunda yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. Her zaman her şeye sahip olan ilk kişi olmak, diğerlerinden farklı görünmek istedim. Çok kişisel bir noktada başladı. Yani sevmediğim, reddetmediğim...Giysileri reddetmiyorum. Her zaman giysilere olan sevgimi kabul ettim, ama moda işine girmek istemedim. Ama yaptım, sanırım, çünkü muhtemelen seviyordum. Ve bunu yapmaktan hoşlanmak, teorik olarak hoşlanmamaktan daha fazlaydı.''

Miu Miu için yaptığı ''tuhaf'' tasarımlarla da bilinen Prada, modada ''çirkin olanı'' savunarak yine politik bir duruşu olduğunu gösteriyor. Bunun için de ''Güzel olmak için bir oyuncak bebek olmak zorundasın, her zaman aynı. Bu yüzden önyargılı kesimden nefret ediyorum, insanların kadınları güzel yaptığını düşündüğü her şey. Buna karşıyım, prensip olarak, kişisel ve insani bir bakış açısından.  Buna karşı olmamın diğer nedeni de banal olması. Daha zeki, daha zor, daha karmaşık, daha ilginç veya daha yeni olmak istiyorum…'' diyor.

Yani, bu kadını sevmemem nasıl mümkün olabilir?

Miuccia Prada'nın kişiliğinden bahsetme sebebim aslında Miuccia'nın feminist ve solcu kimliğini İtalya gibi sağ görüşlü insanlarla dolu bir ülkede çekinmeden duyurması. Aynı şekilde estetik kaygılarla dolu moda dünyasında ''çirkin'' tasarımlarıyla yer alması ve bundan hiç çekinmemesi. Hatta üstüne, ''çirkin'' olanı savunması. Tıpkı bugün sokaklarda özgürce yaşamak için sesini çıkarmaktan çekinmeyen, haklarını savunan gençler gibi...

Kaliteli kumaşlar giyemezken, kendi tarzımızı yaratacak ekonomik durumu bulamazken, sadece bir bluza 1000 lira vermek zorunda kalırken, moda kızları olarak bence Prada'yı örnek alabiliriz. Sesimizi duyurmaktan ve ''farklı olan'' olmaktan korkmadan yaşayabilmeyiz. Aynı zamanda yurt dışındaki yaşıtlarımızın bu markalara erişimi çok daha rahatken bizlerin aylarca çalışarak bile alamaması biraz sinir bozucu.

Favori ''fashionclown''ım Öykü'nün de dediği gibi, ''Bir memur çocuğu olarak high fashion üzerine çalışmak ne kadar zor anlayamazsınız..''

Bugün maalesef ülkemizde bizden çalanlar, bizim paralarımızla limited edition Hermes çanta bile takabiliyor. Ve inanın, hiç yakışmıyor bile. Biz olsak o kombinleri yer bitirirdik. O yüzden, buna sesimizi çıkaralım artık.

Yani bence. Benim düşüncem. Siz tabi yine, istediğinizi yapın. Ama belki bir gün biz de okullarımızdan mezun olduğumuzda güzel işler bulabileceğimiz, ekonomik kaygılar çekmeden refah seviyemiz yüksek bir şekilde yaşayabileceğimiz, siyasi görüş, cinsel yönelim gibi basit şeyler yüzünden ayrıştırılıp hapse atılmayacağımız bir ülkede yaşarız ve inditex grubun Miu Miu muadilleri yerine gerçeğini alabilecek maddi imkanımız olur ve iyi ki o zaman sesimizi çıkarmışız deriz.

Sonuçta Regina George'u yenmenin tek yolu Regina George olmaktır. So, let's "Mean Girls-ing" them back!

Sizleri seviyorum, xoxo!