Joan of Arc: 17’sinde Fransa’nın kaderini değiştiren kız

Doğuştan lider Joan of Arc, henüz genç bir kızken nasıl Fransa'nın kaderini değiştirmeyi başarmıştır?

Joan of Arc, tam adıyla Jeanne d'Arc, 6 Ocak 1412’de Domrémy, Fransa’da doğdu. Köylü bir ailenin kızıydı. Ne askeri ne de akademik eğitimi vardı. 13 yaşından itibaren Tanrı’nın sesini duymaya başladığını iddia eden bu kız, on yedi yaşında Fransa’nın kaderini değiştirecekti.

Fransa bitap düşmüştü. Yüz Yıl Savaşları onu yaralamıştı. İngilizler büyük topraklarını işgal etmiş ve ülkeyi parçalamıştı. Ülke bu durumdayken ona Tanrı’nın sesini ulaştıran azizeler ve melekler, Fransa’yı kurtarması gerektiğini söylüyordu.

Joan of Arc, ilahi bir görev bilinciyle hareket ediyor ve istediğine ulaşmak için elinden geleni ardına koymuyordu. Vaucouleurs’daki yerel bir komutan olan Robert de Baudricourt’u ikna etmeyi başardı. Onun Fransa’yı kurtaracağına dair inancı, komutanı etkilemişti. Bu şekilde saraya ulaşmayı başaran Joan, gizlenen kralı buldu ve testi başarıyla geçti: İnsanlarla dolu olan bir odada kılık değiştirmiş kralı bulması, yeteneklerinin bir kanıtıydı. Joan of Arc, teologlar ve kilise yetkililerinden oluşan bir kurula çıkarıldı ve Fransa direnişindeki rolü tescillendi. Kurul, onun bir sapkın değil; Tanrı’nın sesini duyan samimi bir inançlı olduğuna kanaat getirdi. Böylece İngiliz kuşatması altındaki Orléans’a yardıma gönderildi.

İlk askerlik deneyimi

Joan, ilk askerlik deneyimi olan Orléans Kuşatması’nda adeta parladı. Resmen liderlik edecek bir mevkisi olmamasına rağmen, İngiliz kuşatması altındaki Les Tourelles köprüsünün geri alınmasında büyük rol oynadı. Bu başarısı ve karizmatik liderliği, onu halkın gözünde bir kahramana dönüştürdü. Orléans Kuşatması’nın zaferi, hem Fransa'nın yeniden birleşmesinin önünü açmış hem de VII. Charles’ın Reims’teki taç giyme törenine zemin hazırlamıştır.

Haziran 1429’da Loire Seferi’ne katılan Joan, muharebelere destek verdi ve moralleri yüksek tuttu. Sonra Reims’e döndü ve VII. Charles'ın taç giymesi için yapılan yürüyüşün başını çekti.

Joan of Arc ve Burgonyalılar

İngiliz-Burgonya işgalindeki Paris’e giden Joan, kuşatmaya (Eylül 1429) katıldı. Ağır yaralandığı için geri çekildi. Compiègne şehri, İngiliz müttefikleri Burgonyalılar tarafından kuşatılınca Joan, Mayıs 1430’da birliklerle beraber şehre girdi ve muharebeye katıldı. Joan, şehirden çıkış yaptığı bir gün Burgonyalı komutan Jean de Luxembourg tarafından yakalandı. Burgonyalılar onu yedi ay esaret altında tuttular. Bu yolla hem para kazanmayı hem de İngilizlere karşı siyasi üstünlük kurmayı hedefliyorlardı. Bu, Joan of Arc için trajik bir sonun başlangıcıydı. Burgonyalılar onu İngilizlere teslim etti. Burgonyalılara para veren İngilizler için Joan of Arc, Fransız direnişinin önemli bir lideri ve sembolüydü. Bu yüzden onu itibarsızlaştırmak için ellerinden gelen her şeyi denediler. Joan of Arc’ı pantolon giydiği için erkek kıyafetleri giymekle suçladılar, bir sapkın ilan ettiler. Kadın olduğu içinse başarısını cadı olmasına bağladılar ve Joan of Arc’ı sahte bir mahkemeyle idama mahkûm ettiler.

Sessiz İhanet

Tarihçilerin kullandığı bu kavram, kendisi sayesinde taç giymesine rağmen onu kurtarmak için adım atmayan VII. Charles’a ithafen söylenmiştir. VII. Charles ne askeri ne de diplomatik bir adım atmış; Joan of Arc’ı yalnız bırakarak ona ihanet etmiştir. Joan of Arc’ın soylu olmaması onu kurtarılmaya değer kılmıyordu. Her ne kadar Joan, kralın taç giymesine sebep olmuş ve kuşatmalarda başarısını göstermiş olsa da, ölümü VII. Charles’ın işine geliyordu. Halkın Joan’a, bir kadına, olan sevgisi Kral Charles'ı gölgede bırakıyordu ve bu Kral için siyasi bir tehdit anlamına geliyordu. Dolayısıyla Joan of Arc’ın terk edilmesi bilinçliydi.

Joan of Arc, 30 Mayıs 1431’de, henüz sadece 19 yaşındayken kazıkta yakılarak öldürüldü. Ülkesini kurtarmak için savaşmış, yaralar almış, kral tarafından kullanılmış bu dahi; tarihteki çoğu kadının başına geldiği gibi, başarılarından ötürü cezalandırılmıştı.

Günümüz

Öldürüldükten sonra ünü daha da artan ve Fransızların daha da bağlandığı bu halk kahramanı, 1456’da Katolik Kilisesi tarafından beraat ettirildi ve 1920’de azize ilan edildi. Günümüzde Fransa’da ulusal kahraman olarak kutlanan Joan of Arc, İngilizlerin itibarsızlaştırmasından kurtularak önemini günümüze kadar taşımış ve feministler için güçlü bir figüre dönüşmüştür.