Kadının Şanı: Bölüm 2

Görünmeyen emek, görünmeyen güçlü kadınlarımız.

Görünmeyen Emek

Selamlar sevgili dostlar, bu bölümde kadının aile içi görünmeyen emeğinden bahsedeceğiz. Şöyle bir konu var ki maalesef çalışan bir kadın olsanız bile toplumun dayattığı roller sebebiyle, ev içi işler ve çocuk bakımı ağırlıklı olarak kadında kalıyor. Çalışma hayatında da dezavantaj olarak aile içindeki rolümüz karşımıza çıkıyor. Peki, görünmeyen emek ne demek? Kadınların aile için yaptığı fakat karşılığının ödenmediği ücretsiz emeği demektir. Temizlik, yemek, çamaşır, alışveriş gibi ev işlerinin yanı sıra çocuklar ve yaşlılar gibi kendine bakamayacak durumda olan aile üyeleri ve kendine bakabilecek durumda olan kocalar / sevgililer için harcanan “bakım emeği” görünmeyen emektir. Yine, kırsal bölgelerde tarımda ücretsiz aile işçilerinin ve kentte küçük aile işletmelerinde ücretsiz çalışan kadınların emeği, görünmeyen emektir.

Bu ev içi emek o kadar normalleşmiştir o kadar doğal algılanır ki kadının görevi olarak görülür. Cinsiyetçi mizaha bile konu olan bu “kadın” işleri kadının mecburiyetidir ve erkekler elini sürmez. Karıma yardım ediyorum diyen bazıları da sanki lütfetmiş gibi davranır. Erkek için o işler kolay ve önemsizdir yani angaryadır ama tek başlarına kalınca çuvallamaları kuvvetle muhtemeldir. Erkek işleri ise daha zordur ve zekâ gerektirir. Çoğunlukla ev ekonomisini idare etmek görevini üstlenirler. Küçük tamir, yapım, onarım işlerini halletmeyi seçerler (eğer becerirlerse). Neyse ki şimdi YouTube’dan herkes her işi görüp yapabiliyor. Çok da zor olmadığını anlama fırsatı bulduk. Kadının görevi olan angarya işlere de bir iki kere yardım ederlerse büyük iş başarmış olduklarını düşünüp takdir beklerler. İlginç bir şekilde bu takdir bekleme meselesiyle sosyal medyada çok fazla karşılaşıyorum. Yani o evdeki çamaşır senin çamaşırın, bulaşık senin bulaşığın haydi bunları geç (geçme de!) çocuk senin çocuğun ve altını değiştirip yemek yedirebilirsin.

Bu arada ben geleneksel kalıplara sıkışmış ve oranları yüksek olan kesimden bahsediyorum bunları anlatırken, yani genelden. Lütfen eşitlikçi erkeklerimiz üstlerine alınmasınlar. Arada hâlâ bilinçaltınızdaki kodlardan kaynaklı fark etmeden yaptığınız şeyler varsa onları düzeltmeye odaklanabilirsiniz.

Sosyal medyada çok ciddi şekilde kadın ve erkek işlerinin ayrıldığını ve kırmaya çalıştığımız tabuların yeniden inşa edildiğini görüyorum. Dişil ve eril enerji furyası ilgi gördüğünden beri bu düşünce kalıpları yayıldıkça yayılıyor. “Zengin koca” bulup rahat etmek isteyenlerin sayısı bir hayli fazla görünmeye başladı gözüme. Umarım sadece bana öyle geliyordur.

Kadınlar, dişil enerji yayarsa bir erkeği kendine aşık edebileceğini söylüyor ve bu enerjiyi yaymak için ilişkinin hangi noktalarında verici olması hangi noktalarında erkeğine ihtiyaç duyması gerektiğinden bahsediyor. “Erkek” olduğunu hissetmesi için kavanoz kapağını açtırmak, ağır bir eşyayı taşıtmak gibi şeyler. Evde sevgilim yokken ben ve o varken ben başlıklı komik videolar çekiliyor. Kadınlar, sevgililerinin yanında narin, güçsüz davranarak erkeği güçlü hissettiriyor, egosunu okşuyor. Partneri yokken de bütün işleri tek başına halledebiliyor mesela.

Bir kısım ise ekonomik özgürlüğün önemini unutmuş. Kocam çalışsın ben evde kalayım, ev işlerine bakayım istiyor. Ama bunu, erkek ve kadın rollerin gerçekten bu olduğuna inanarak istiyor, sıkıntı burada başlıyor. Yıllardır kırmak istediğimiz tüm kalıpları kendi ellerimizle geri getiriyoruz. “Kadın ve Erkek” belli kalıplara indirgeniyor. Oysa herkes kendi insani kişisel özelliklerini ve mizacını bilse ve hayatta nerede duracağına dair seçimlerini buna göre yapsa en güzel olur. Neden kalıplara sığmaya, genellemelerle potansiyelimizi yok etmeye çalışıyoruz?

Resmen, “kadınlar iş hayatı için çok kırılgan, doğamıza aykırı” diyenlerin yorumlarını okuyorum… Eskilere bakmaya çok meraklıysak Anadolu kadınlarına bakalım.

Ne çalışkan ne güçlü kadınlar. Ellerinden her iş gelir. Sadece ev işi değil, tarlalarda bahçelerde, pazarlarda… her yerde görürüz onları. Tabii yine birçok hakkı görmezden gelinirmiş. Kırsal kesimlerde ücretsiz çalışan tarım emekçisi kadınlar, kentlerde aile iş yerlerini ücretsiz idare eden kadınlar… Ah canım fedakâr kadınlar…

Bu durum patriyarkal sömürü olarak tanımlanır. Yıpranırsın, zamanını, emeğini verirsin ve belki bir sigortan, bireysel emeklilik fonun bile yoktur. Yani günün sonunda feda ettiğin şeylerin karşılığında güvence altına bile alamazsın kendini. “Heidi Hartmann’a göre, kadınların karşılıksız ev emeğinden hem kapitalizm yarar sağlıyor hem de bütün erkekler. Erkekler evde karşılığını ödemeden hizmet alıyor, çocuklarının bakımını yaptırıyor ve bu sayede işgücü piyasasında kadınlar karşısında ayrıcalıklı bir konuma sahip oluyorlar.

 Kapitalizmin sağladığı yararlar arasında ise kadınların ev emeği sorumluluklarına bağlı olarak ucuz işgücü havuzu oluşturmaları, emek gücünün istikrarlı ve sağlıklı biçimde yeniden üretilmesi ayrıca bu tür bir aile örgütlenmesinin tüketimi artırması sayılabilir.

Günün sonunda kadınlar dışında tüm sistemin kazandığı bir düzen var. Kendinizi feda etmemenizi diliyor ve noktayı koyuyorum.

Kaynakça:

https://feministbellek.org/gorunmeyen-emek/