Kadınlar ve Mental Hastalıklar
Kadınlar mental hastalıklara neden daha yatkın?
Mental ve fiziksel sağlık birbiriyle doğrudan ilişkili olan iki kavram. Bu kavramların cinsiyet faktörüyle birlikte değişebileceğini bir makaleyi görene kadar düşünmemiştim. İlginçtir ki kadınların fiziksel hastalığa yakalanmaları ve mental hastalıklara daha yatkın olmaları tesadüf değilmiş.
Okuduğum makaleye göre, kadınların mental hastalığa yatkınlığı özellikle spesifik mental hastalıklara yatkınlığı (depresyon, yeme bozukluğu vs.) erkeklere oranla daha fazlaymış ancak bu konu üstünde sayılardaki dikkat çekici farklılığa rağmen yeterince kapsamlı bir araştırma yapılmamış (Emran et al. 2020). Kadın cinsiyetine karşı birçok önyargıdan birinin kadınların daha “deli” olması ve “daha fazla tepki” gösterdiği söylenebilir. Çoğumuz deli kadın imajın aşinayızdır. Peki bu deli kadınlar, intihara meyilli depresyonda olan kadınlar neden böyle, buna sebep olan nedir? Yoksa kadın cinsiyeti sadece “böyle” mi doğuyor yoksa bunu temellere dayandırabilir miyiz?
Araştırmalara göre bulunan sonuçlardan en göze çarpanı kadınların kendilerini sahip olduğu ilişkiler üzerinden değerlendirip sonrasında bu ilişkilere uyum sağlayabilmek için kendilerini kısıtlamaları olmuş ve bu teoriye “kendini sessizleştirme” adı verilmiş. Yapılan araştırmada kadınların kendilerini geleneksel rollere göre kısıtladıkları teorinin temelini oluşturmuş. Yani kadınlar kendilerini ilişkilerindeki yakınlık ve güveni sürdürmek için geleneksel rollerle hislerini, duygularını ve düşüncelerini kısıtlıyor ve herhangi bir yüzleşmeden ve kavgadan kaçınıyor. Bunun sonucu da bastırılan öfkeyle birlikte kaybedilen kimlik oluyor.
Yani kadınlar hala kendilerini çoğu konuda susturuyor ve belki belli çerçevelerle susturuluyorlar. Bu teori birçok kadının hissettiği öfkeyi belki bir nebze açıklayabilir diye düşünüyorum. Kadınların aslında üstündeki baskının nasıl onların hayatlarını zorlaştırdığı, onları mental hastalıklara sürüklediği ve bu baskının aslında çoğu şekilde küçümsenerek “deli kadınlar” olarak resmedildiğini hatta bazen bu “deliliğin” yani mental hastalıkların romantize edildiği böylesine bir dünyada bu deliliğin tesadüfi ve rastlantısal olmadığını çeşitli makalelerle anlayabiliriz. Ayrıca bu mental olarak sağlıklı olamama durumu kadınların fiziksel sağlığını da etkiliyor. Öfke ve stresle birlikte kadınlarda kanser, HIV ve huzursuz bağırsak sendromu artıyor. Kaynakçaya yararlandığım makaleyi bırakıyorum, makalenin referanslarına bakarak bu konu hakkında daha detaylı bir bilgiye sahip olabilirsiniz.
Kaynakça
Ashti Emran, Naved Iqbal, Imtiyaz Ahmad Dar, ‘Silencing the self’ and women’s mental health problems: A narrative review, Asian Journal of Psychiatry, Volume 53, 2020, 102197, ISSN 1876-2018, https://doi.org/10.1016/j.ajp.2020.102197.
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1876201820303099