Kendini Gerçekleştiren Kehanet

İnanç ve Beklentilerin Gücü

Pygmalion etkisi olarak da bilinen Kendini Gerçekleştiren Kehanet teorisi, bireyin inanç ve beklentilerinin, davranışlarını şekillendirmesi ve bunun sonucunda bu beklentilerin gerçeğe dönüşmesini ifade eden bir sosyal psikoloji teorisidir. Sosyolog Robert Merton ilk olarak 1948 yılında ortaya attığı bu kavramı, “Olay veya koşulların yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanan yeni davranışlar, yanlışın gerçekleşmesine neden olur.” şeklinde açıklar. İnsanların kendileri veya başkaları hakkında sahip olduğu ön yargılar, farkında olmadan tutum ve eylemlerini etkiler ve sonunda bu inançların gerçekleşmesine yol açar. Buna bağlı olarak teori, düşünce gücünün davranışlar üzerindeki etkisini ortaya koyarak, bireylerin kendi kaderlerini bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde nasıl yönlendirdiğini açıklar.

Rosenthal-Jacobson Çalışması

Merton'ın çalışmalarının ardından 1968 yılında Psikolog Robert Rosenthal ile bir ilkokul müdürü olan Lenore Jacobson, Pygmalion etkisini sınıf ortamında ele alan "Sınıftaki Pygmalion" adını verdikleri çalışmayı ortaya koymuşlardır. Bu çalışmada sınıf öğretmenleri tarafından öğrencilere, IQ seviyelerini, sözel ve muhakeme yeteneklerini ölçecek testler yapılmıştır. Daha sonrasında öğretmenlere test sonucu ilk yüzde 20'nin içinde olan öğrencilerin bir listesi verilmiştir fakat aslında bu liste tamamen farklı seviyelerdeki öğrencilerden oluşmakta ve gerçek veriler içermemektedir. Bu bilgi, öğretmenlerden gizlenerek listedeki öğrencilerin yüksek IQ seviyesine sahip olduğu söylenmiştir. Dönem sonunda aynı testler öğrencilere tekrar uygulanmış ve sonuçlara bakıldığında öğrencilerin gerçekten zihinsel gelişim gösterdiği görülmüştür.

Rosenthal ve Jacobson’a göre, bu fark tümüyle öğretmenlerin kafasında oluşturulmuş olan beklentilerden kaynaklanmaktadır. Öğretmenler daha iyi gelişim göstereceği söylenmiş olan öğrencilere, geliştirmiş oldukları olumlu beklentiler doğrultusunda daha sabırlı ve yüreklendirici davranmış, beklentilerini onlara ses tonu, yüz ifadesi ve benzeri yollarla iletmişlerdir. Bu durum da öğrencilerin kendilerine ilişkin algılarını olumlu yönde etkileyerek onları daha fazla çalışmaya güdülemiştir. (Boydak Özan, M., & Gündüzalp, S. (2017). Pygmalion etkisi ve liderlik. Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 5(9), 69-79.)

Kişiler Arası İlişkilerde Pygmalion Etkisi

İnsan zihninin ve beklentilerin gücünü ortaya koyan bu etki, yapılan çalışmalardan da görülebileceği üzere beklenti ve inançlar aracılığıyla kişilerin potansiyelini, başarısını ve özgüvenini etkileyebilmektedir. Bunun yanı sıra kişiler arası ilişkiler üzerinde de oldukça güçlü bir etkisi vardır. Çevresiyle iletişim kuran bireyin sahip olduğu ön yargılar, ilişkilerine yansıyabilir. Karşısındaki kişi hakkında olumlu düşünen ve bunu hissettiren biri, o kişiyi farkında olmadan olumlu davranmaya teşvik edebilir. Örneğin kişinin çok nazik ve kibar olduğunu düşünen biri, iletişim sırasında bu beklentisini yansıtarak gerçekten nazik ve kibar davranışlarla karşılaşabilir. Aynı şekilde karşısındakinin kaba ve anlayışsız olduğunu düşünen biri, iletişim sırasında bu düşüncelerini bilinçli ya da bilinçsiz şekilde belli ederek karşı tarafı bu düşünceler doğrultusunda davranmaya yöneltebilir.

Bununla birlikte birey, ilişkilerde karşı tarafı etkilediği kadar kendini de etkileyebilir. Arkadaş grubunda dışlandığını düşünen bir kişi, zamanla bu düşüncesine göre hareket etmeye başlayarak kendini çevresinden uzaklaştırabilir, sonuçta yalnız kaldığında ise bunu dışlanmış olmasına bağlar. Halbuki bu durum dışlanmaktan çok kişinin kendi algılarına ve buna bağlı olarak geliştirdiği tutumlarla ilgili olabilir; işte bu, kendini gerçekleştiren bir kehanettir.

Sonuç olarak Pygmalion etkisi, sadece bireysel algıları değil aynı zamanda sosyal çevreyi de şekillendiren psikolojik bir olgudur. Bu yüzden beklenti ve inançların gücünün farkında olmak, bireylerin hem kişisel gelişiminde hem de çevreyle kurduğu ilişkilerde daha bilinçli ve yapıcı bir tutum sergilemesine katkı sağlayabilir.