Kuşaklararası İlişkiler
Kuşaklararası ilişkileri anlamlandırmak göründüğünden daha karmaşık olabiliyor. Gelin beraber bu kuşaklara bir göz atalım!
Bildiğiniz gibi her kuşağın kendine özgü özellikleri vardır. Çoğunlukla birbirlerini anlayamazlar. Zaman zaman bambaşka dilden konuşurlar. Gelin kısaca bu kuşaklara göz atalım.
1928-1945 aralığında doğmuş bireyler Sessiz Kuşak olarak bilinir. Bu nesil otoriteye saygı duyarlar. Geleneksel değerlere bağlıdırlar. Üstelik sabırlı ve tasarrufa önem verirler. Savaş ve ekonomik kriz dönemlerine tanıklık etmişlerdir.
1946-1964 arasında Baby Boomers kuşağı yer alır. Yüz yüze iletişimi tercih eden sosyal bir kuşak olan baby boomer'lar; çalışkan, sadık ve kurumsal hayata bağlıdır. Bazıları teknolojiye adapte olmakta zorlanabilirler.
1965-1980 yılları arasında yer alan kuşak ise X Kuşağı'dır. Bu kuşak, teknolojiyle genç yaşta tanışmış olan bağımsız ve rekabetçi üstelik iş-yaşam dengesine önem veren bu kuşak geleneksel değerlere kısmen bağlıdırlar
1981-1996 yılları arasında yer alan özgürlüğü ve esnekliği seven Y kuşağı (veya diğer adıyla Millennials)diğer kuşaklardan belirgin şekilde farklı olarak dijital dünyada büyümüşlerdir. Bu nedenle sosyal medya ve teknolojiye hâkimdirler. Hayatlarında anlamlı ve tatmin edici işler ararlar.
Kendisinden oldukça söz ettiren ve tamamen dijital çağda doğmuş olan Z kuşağı 1997-2012 yılları arasında yer alır. Hızlı tüketim ve anlık geri bildirim özellikleri taşırlar bireyselliğe ve yaratıcılığa verdikleri önem göze çarpar. Bu nedenle geleneksel iş modellerine ayak uydurmada zorlanırlar.
Büyüdükçe yaşlandığımızı fark ettiren, tamamen dijital ortamda büyümekte olan, görsel ve etkileşimli öğrenmeye yatkın, teknolojiye bağımlı, çevre duyarlılığı ve küresel farkındalıkları yüksek olan bir Alfa kuşağı ise 2013 ve sonrasını içermektedir.
Peki bu kuşakların birbirini anlaması mümkün müdür? Zamanında bir şeylere ulaşmanın zorluğu ile mücadele etmiş, farkındalığı bastırılmış bir neslin de böylesi kolaylıkları zor kılan durumları anlamlandırması da belki de düşünülenin aksine kolay değildir. Bazen genç kuşakların sahip olduğu pek çok şey varmış gibi gözükse de aslında bu bazı durumlarda birer dezavantajdır. Teknoloji ve olanakların çok olması pek çok şeyi kolaylaştırmış gibi görünse de aslında durum çoğu zaman düşünüldüğü gibi değildir. Rekabetin bu kadar güçlü olduğu ortamlarda ayakta kalabilmek, en iyiler arasında savaş verebilmek, bilinç düzeyinin bu denli yükselmesiyle dünyaya olumlu gözle bakabilmek bir hayli zordur.
Ne var ki kendi ayakları üstünde durabilen, üstelik büyük fedakarlıklar yaparak hayatlarını mücadele ve geleneklere göre kurmuş, zorlukları aşmış güçlü bir neslin başarısını taktir edebilmek, onları anlamak da bilgi çağının zirvesindeki genç nesiller için bazen görünenden daha zor olabilmektedir.
İşin özünde bu kuşakların birbirine uyum sağlamaları için anahtar tutum 'saygı' dır. Ancak saygı yalnızca yaşı küçük olan kuşaklar için geçerli olmamalıdır. Bu durum herkes için geçerlidir. Kendi fikir ve geleneklerini diğer kuşaklara dayatmak şüphesiz ki kuşak çatışmalarının en önemli sebeplerindendir. Her neslin uyum içerisinde yaşaması için hem geleneklerin hem de şimdinin birbirlerine harmanlanması ve birinin galip gelmesi fikrinin ortadan kalkması gerekmektedir, aksi halde bu çatışmalar uzar gider...