Margaret Atwood' un Gerçekçi Distopyası: Damızlık Kızın Öyküsü
Tamamen distopik bir roman mı yoksa gerçeklik payı da var mı?
Kanadalı yazar Margaret Atwood, Damızlık Kızın Öyküsü adlı romanıyla feminist distopya alanında çokça dikkat çeken isimlerden biri olmuştur. Atwood romanında, Gilead adlı aşırı baskıcı bir rejime sahip olan ülkenin kadın haklarının her türlüsünün nasıl sınırlandığını ve ana karakterimiz Of-fred' in bu toplumda kimliğini ve özgürlüğünü kaybetmiş bir kadın olarak yaşam savaşı vermesini anlatır.
Öyleyse, ilk önce kimmiş bu Damızlık Kızlar onlara bakalım!
Bu distopik romanda, bulaşıcı cinsel hastalıklar ve kirlilikten dolayı Gilead' da ki doğum oranları ani bir düşüşe girer ve bunun içindir ki yöneticiler Damızlık Kızlar adında kadınları doğum oranlarını arttırmak için kullanır. Fakat, bu kadınlar da tıpkı romandaki diğer kadınlar gibi baskı altında yaşamaktadır. Aslında ana karakterin ismi Fred'in ki anlamına gelen Of-Fred' den anlaşılacağı üzere kişinin kimliğinin bir parçası olan ismi bile yoktur, ki bu onda derin bir kimlik sorgulamasına yol açar.
Damızlık Kızlar'ın hamile kalması için Komutanlar adı verilen adamların evlerine atanırlar ve doğum gerçekleştikten sonra başka bir eve ve hayata adapte olmaya çalışırlar. Peki, neden bu acınası hayata isyan etmiyorlar dediğinizi duyar gibiyim. Bunu yapamıyorlar çünkü hem Damızlık Kızlar olarak bir eve yerleşesiye kadar yurt tarzı yerlerde bu görevin kutsallığını anlatan manipülatif ve sıkı bir eğitim alıyorlar hem de eğer isyan ederlerse ölümden kaçamayacakları kolonilere köle olarak gönderiliyorlar. Fakat, Of-Fred diğer kadınlardan farklı olarak gizlice bu totaliter rejime başkaldırır. Mesela Komutanlar ile birebir diyoloğa girmenin kesinlikle yasak olmasına rağmen Komutan Fred ile bir arkadaşlık kurar ve kurallara aykırı olarak kitap okur. Evet yanlış duymadınız, Gilead kadınların okumasını, yazmasını ve düşünmesini bile yasaklamıştır.
Aslında bir düşündüğünüzde hiç de distopik bir roman da değilmiş gibi tıpkı Atwood'un bir röportajında vurguladığı gibi, "Romandaki hiçbir şey tamamen hayal ürünü değildir" . Maalesef ataerkil toplumlarda kadınlar hala düşünemeyen ve zayıf iradeli varlıklar olarak görülmeye devam ediyor.
Romanın sonunda Gözcülerin Of-Fred' i tutuklamaya geldiğini görürüz ki Gözcüler genellikle romanda ölümle ilişkilendirildikleri için Of-Fred kaçmayı düşünür fakat yapamaz çünkü evin şoförü ve Of-Fred'in sevgilisi Nick ona Gözcülerin ona zarar vermeyeceğini ve zorluk çıkartmamasını söyler ve Of-Fred bir bilinmeze götürülür. Bazı okuyucular romanın sonuna olumlu bir bakış açısıyla bakmak istese de, katı ataerkil ideolojiler ve totaliter rejim yüzünden pek çok okuyucu da Of-Fred'in hiç istemediği o kampa gittiğini düşünür.
Son olarak Margaret Atwood'un romanını Bruce Miller The Handmaid's Tale (2017) olarak Amerikan televizyonuna uyarlamıştır. İzleme listenize eklemeyi unutmayın! Keyifli okumalar.