Medya Üzerinden Demokrasi ve Kalkınmayı Okumak
Medya, yalnızca bir araç değil; aynı zamanda demokrasinin yerleşmesi ve kalkınmanın sürdürülebilirliği için hayati bir aktördür.
Yolculuğu “Aydınlanma Çağı” ile başlayan eski bir kavram olarak kalkınma, yıllar ve değişen koşullar içerisinde dönüşmüştür. Teknolojik ilerlemeler ve bilimsel gelişmeler dikkate alındığında, bu yıllarda “kalkınma” kavramına karşılık gelen “modernleşme” kelimesi tercih edilmiştir. Sonraki dönemde (1960’lar) “modernleşme” terimi Batı’yı temsil ettiği ve dünyanın geri kalanını geç-az gelişmiş olarak gösterdiği için eleştirilmiştir. Richard Vokes`a göre, bundan sonra kalkınma hakkında devam eden tartışmalar, kalkınmayı “neo-sömürgeciliğin” bir çıktısı olarak gören “sömürge sonrası kalkınma teorisini” beraberinde getirmiştir. “Kalkınma” terimine karşı bakış açısının değişmesi, pratik anlamda da değişiklikleri gerektirmiştir. Dolayısıyla, bu ilgili toplulukları değişmeye zorlamak yerine, hükümetlere ve topluluklara kendi gündemlerini koymaları ve kendi amaçlarını belirlemeleri için alan vermek daha fazla kabul görmeye başlamıştır. Bu noktada, medyanın rolünün vurgulanması gerekmektedir, bu nedenle medyanın önemli yönlerini anlamak için çeşitli yaklaşımları dikkate almalıyız.
Medya geliştirme yaklaşımının amacı, demokrasi, iyi yönetişim ve ekonomik kalkınmada medyanın rolünü analiz etmek için gelişmekte olan medyaya odaklanmaktır. Medya geliştirme alanı açısından, medya bir araç değil, belirli işlevleri nedeniyle demokrasinin uygulanmasında rol oynayan bir aktördür. Ayrıca, Martin Scott'a (2014) göre medya gelişimine ulaşmak için birçok yol vardır. Demokrasi, yeni bir düşünce biçimi olarak, Fukuyama'nın (1989) "Tarihin Sonu" tezinde vurguladığı gibi, liberalizmin zaferiyle sonuçlanan Ⅱ. Dünya Savaşı'ndan sonra konumunu sağlamlaştırmıştır. Kalkınma ve medya arasındaki kesişme noktası olmasının yanı sıra, demokrasi terimi de bu iki kavramla bağlantılıdır, aynı şekilde demokrasiyle ilişkileri ilkel ve tek taraflı değildir. Ancak demokrasi, doğası gereği, özellikle medya söz konusu olduğunda, hem etkiler hem de etkilenir. Martin Scott'un (2014) belirttiği gibi, medyanın demokrasiyi teşvik etmedeki etkisi birçok liberal teorisyen tarafından benimsenmiştir.
Medyanın rolünü etkili bir şekilde oynayabilmesi için, medya gelişimi toplulukların ulaşması gereken hedeftir ve Martin Scott`a göre gelişen medyaya ulaşmak için güçlendirilmesi gereken yedi madde vardır. Bunlardan bazıları; bağımsızlık, çoğulculuk, elverişli ortam ve medya okuryazarlığı. Bu işlevler, bir bekçi köpeği işlevi olmak, gündemi belirlemek ve bir sivil forum olarak hareket etmeyi içerir. Bu işlevlerin demokrasi bağlamındaki önemi birçok liberal teorisyen tarafından vurgulanmaktadır. Bekçi köpeği işlevi, bu işlevin özgür basının hükümet eylemlerini araştırmak için gerekli olması nedeniyle, bu teorisyenler tarafından temel olarak kabul edilir. Böylece, medya, halkı korumak ve yolsuzluk, yetersizlik ve sahte haberlere karşı uyanık tutmak için elindekileri ortaya koymalıdır. Bu nedenle, hesap verebilirlik ve şeffaflık, bir bekçi köpeği olarak medya sektörü için iki önemli terimdir. Bu gereklilikleri karşılamak ancak medya bağımsız olduğu sürece mümkündür. Gündem belirleme, günlük hayatımızda ne gördüğümüzü, okuduğumuzu ve tartıştığımızı belirleyen bir diğer işlevdir. Başka bir deyişle, medya sektörü, günün menüsünü belirleyen ve masamıza getiren, böylece tabağımıza neyin servis edildiğine göre kararlar almamızı sağlayan bir şefe benzetilebilir. Medyanın bir sivil forum olarak rolü, toplumu oluşturan farklı çıkar gruplarından hepimizi (halkı) aynı açık alanda (kamusal alan) bir araya getiren bir yemek masası olarak tanımlanabilir. Bu alan, hükümet hakkında bir fikir oluşturmamız için bir alan yaratır ve demokrasiyi güçlendiren bir yön olan, halkın iyiliği için doğru kararı vermemizi sağlar. Peki demokrasi, demokrasiyi de destekleyen özgür basına karşılık gelen medya gelişimini teşvik etmek için nasıl bir konumdadır? Bir ideal olarak demokrasi, liberal teorisyenler tarafından büyük saygıyla ele alınır. Liberal teoriye göre devlet bir "Leviathan" olarak tanımlanır (Hobbes, "1651." (1987) ) ve görevi, bireysel hak ve özgürlüklerin devlet tarafından boyunduruk altına alınmaması için azaltılır. Bu nedenle demokrasi böyle bir bakış açısında kaçınılmazdır. Sonuç olarak, bu koşulları yerine getirmek için; demokrasi, doğası gereği özgür bir basın gerektirir ve bu nedenle demokrasi, medyanın medya gelişiminin yönlerine ulaşması için alan sağlar ve bunu kendi ilerlemesi için de yapmalıdır.
Medya-demokrasi ilişkisinin her zaman doğrusal olup olmadığı ve dışsal faktörlerin etkilerinin ölçülmesi konusundaki tartışmaların yanı sıra, demokrasinin yaygınlaşması için ilk adımın basının konsolidasyonu olması gerektiği, sonrasında ise çözüm bekleyen birçok konunun bulunduğu görülmektedir.