Mevlânâ’nın Mesnevi’sinde Metafor ve Hakikat
Kabak Ve Eşek Hikayesi
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Mesnevi’si, İslam tasavvufunun en önemli eserlerinden biri olarak, insanın nefsini terbiye etme yolculuğunu anlatan sayısız hikâye içerir. Bu hikâyeler bazen doğrudan öğütler, bazen de mecazi anlatımlar yoluyla okuyucuya derin hakikatleri fark ettirir. İşte bu hikâyelerden biri de Kabak ve Eşek hikâyesidir. İlk bakışta şaşırtıcı ve hatta rahatsız edici öğeler içerse de, derinlemesine incelendiğinde nefsin terbiyesi ve mürşidin rehberliği üzerine büyük dersler barındırdığı görülmektedir.
Hikâyenin Özeti ve Anlamı
Hikâyede, bir halayık (cariye) kendini şehvet ve arzularına kaptırarak bir eşeği kendine alıştırır. Kadının hırsı ve sabırsızlığı, onu yanlış bir yola sürükler ve sonunda trajik bir şekilde ölümüyle sonuçlanır. Mevlânâ, burada şehvetin insanı kör eden bir güç olduğunu vurgular:
"Şehvet isteği, gönlü sağır ve kör yaptı mı, eşeği bile Yusuf gibi dünyalar güzeli bir sevgili gösterir. Hırs, çirkinleri güzel gösterir. Yol afetleri içinde de şehvetten beteri yoktur."
Bu anlatımın derininde, eşek nefsi temsil ederken, halayık ise mürşitsiz, yani rehbersiz yol almaya çalışan kişiyi simgelemektedir. Hikâyenin en önemli unsurlarından biri de kabak metaforudur. Kabak, nefsin terbiye edilmesi sürecinde bir denge unsuru olarak görülür. Mürşidin rehberliği olmadan, kişi kendi arzu ve heveslerinin esiri olur ve sonunda kendine zarar verir.
Metaforların Tasavvuftaki Yeri
Tasavvufta nefsin eğitilmesi, en büyük mücadelelerden biri olarak kabul edilir. Nefs, insanı yanlışa sürükleyebilecek, şehvet ve hırs gibi unsurlarla kişiyi Hak yolundan uzaklaştırabilecek bir yapıya sahiptir. Mevlânâ’nın bu hikâyesi, insanın bu yolculukta yalnız başına ilerlemesinin tehlikelerini anlatır. Kişinin, nefsinin yönlendirmesine kapılmadan, bir mürşit aracılığıyla eğitim alması gerektiğini savunur.
Mevlânâ’ya göre nefs, başıboş bırakıldığında insanı felakete sürükler. Tıpkı hikâyedeki kadının, yanlış seçimleri sonucu acı bir sona ulaşması gibi. Ancak doğru bir rehber eşliğinde kişi, nefsinin olumsuz yönlerinden korunabilir ve onu faydalı bir şekilde yönetebilir.
Hikâyenin Günümüze Yansıması
Bu hikâyeyi günümüz insanının yaşamına uyarladığımızda, birçok anlam katmanı açığa çıkar. Modern dünyada da insanlar arzularına kapılabilir, hırslarının ve tutkularının esiri olabilir. Sosyal medya, kariyer tutkusu, maddi kazanç arzusu veya bedensel hazlar gibi birçok faktör, insanın bilinçsizce hareket etmesine sebep olabilir. İşte tam da burada, bilgelik, rehberlik ve içsel farkındalık devreye girer.
Mevlânâ’nın mesajı nettir: İnsan, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmek için yalnızca kendi aklına güvenmemeli, irfan ve hikmet sahibi kişilerden yol göstermelerini istemelidir.
Mesnevi’de yer alan Kabak ve Eşek hikâyesi, içerdiği çarpıcı anlatımla ilk başta şaşırtıcı gelse de, aslında derin bir tasavvufi öğreti sunmaktadır. Şehvet, hırs ve nefis terbiyesi gibi konular, yalnızca geçmişin değil, bugünün de önemli meseleleridir. Hakikati arayan herkesin bir mürşide ihtiyacı olduğu fikrini vurgulayan bu hikâye, Mevlânâ’nın öğretilerinin zamansızlığını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Her çağda geçerli olan bu derslerden ilham almak ve içsel yolculuğumuzu daha bilinçli bir şekilde sürdürmek, bizler için büyük bir kazanç olacaktır.