Modern Çağın Çocukları: Sorunlu Doğanlar Kabilesi

Alo Bilinçsiz Tüketici Hattı'na hoşgeldiniz. Dahili numarayı biliyorsanız bire, bilmiyorsanız operatöre bağlanmak için başlığa tıklayınız.

Satın al, tüket, satın al, tüket, onu al tüket, bunu al tüket... O kadar çok tüketiyoruz ki, üretecek yer kalmadı. O kadar çok veriyoruz ki, alma hevesi olmayan bir nesil yetişti. Heves ettikleri, telaş duydukları bir nesne yok. Hatta verdikçe canavarlaşan ve daha fazlasını isteyen doyumsuz bir nesil. Bunu nasıl oluşturduk ve nasıl yok edebiliriz?

Aslında bu bizim dünyada ve toplumumuzda halk tarafından istenen ve yapılan bir eylem değildi. Markalar ve para hırsları, mükemmel bir yarışa girdi. Bizim kendimize ait tüm özelliklerimizi"kusur" olarak tanımlayıp kapatıcıyla, pudrayla, fondötenle kapatalım diye reklam yapıldı. Bizim evde zor gelen ilik suyumuzu kaynatmamıza müsaade edilmedi."Donmuş ilik suyu" diye kalıplar satıldı, kolayımıza geldi. Derken bu "Bizi çok düşünen" reklam sektörü beyinlerimizi ele geçirdi.Bilinçaltımıza "Biz sizi sürekli düşünen ve üreten insanlarız. Sizin bunu yapmanıza gerek yok." mesajı vererek üretim fikrini yok ettiler.

Giderek yiyen, içen, uzatılan her şeyi kabul eden ve kendi fikrini beyan etmekten uzak, canavarlaşmış bir tüketici kitle oluştu. Vahşi tüketiminin önünü nasıl keseceğimizi bilemediğimiz, fikirleri bile başkalarından kopya olan bu nesli neler mi bekliyor? Gelecek çok da parlak değil. Üretmeyen her toplumun tükettikleri bir gün bitecektir. Bu acımasız bir gerçek. Fakat bu gerçeği ve kaçınılmaz sonu o markalar, reklam yapanlar görmüyor mu? Toplum veya devletler neden bu sona ulaşmamak için çaba sarf etmiyor?

Pandemiden bu yana insanların tek istediği, anı huzurla yaşamak. Yarının garantisi olmayacağını herkes bir yılda hep birlikte öğrendi. Markalar da bu fırsattan faydalandı ve insanları yarını düşünmeden harcamaya teşvik ettiler. Zaten hep harcamaya teşvik eden ve özendiren reklam veren firmalar, tabi ki bu fırsatı kaçırmayacaktı. Algımızla oynayarak bilinçaltına yarını düşünme, bugünü yaşa fikrini empoze ettiler. Resmen algı operasyonu! Ay çıldır!

Peki asıl soruya gelirsek, bu durumdan kendimizi nasıl kurtarırız? Bilinçli bir tüketici olursak yatırım ve üretim süreci artar mı?

Bir dede veya nine olduğunuzu hayal edin. Çok sevdiğiniz çocuklarınız ve torunlarınız gelecek. Eviniz kiralık, yaşlısınız ve hastalıklarınızdan dolayı çalışamıyorsunuz. Emekli maaşı kirayı ödeyince yemek masraflarınıza zor yetiyor. Evinize fazladan bir kutu çikolata almaya ne haliniz var ne de paranız... Torunlarınıza el öptürdüğünüzde verecek harçlık?.. Tüm bunları yaşamamak için birktirmek lazım, sağlıklıyken yapılmayan yatırım hastalıkta bile lazım olur ve pişman eder. Sadece başkaları için değil, kendi eviniz ve kendi arabanız olsun. Rahat ve konforlu yaşamaya devam edin diye, çalışıp kendi adınıza yatırım yapmanız gerek.

Üretim konusunda devlet teşviği yükselmeden kendi bütçenizle üretmek çok maliyetli. Maddi gücünüz yüksek değilse üretimin kârı kadar zararı da olacaktır. Bu konuda halkı bireysel teşvikle kalkındıramayız. Toplumsal teşvikle daha hızlı bir çözüm üretilebilir ve üretim süreci hızlandırılır.

Küresel ısınma, buzul çağı, güncel sorunlar... Hepsi ayrı yazıların konusu. Tek ortak yanları gidişat bu kadar kötüyken bizim kendimize iyi davranmamız gerektiğini hatırlatmaları... Kendinize ve geleceğinize iyi bakın.