Sindrella Komleksi: Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu

Kendi potansiyelini sabote ederek kendini 'bir başkasının rüyalarının daktilosu'na dönüştüren kadınların hikayesi.

Sindrella Kompleksi, Colette Dowling tarafından 1981'de gerçek hikayelerden ilham alınarak kadınların başarı korkusu ve kendini sabote etmesi üzerine yazılan bir kitaptır. Sindrella, yaşadığı kötü şartları değiştirmek yerine kendi kurtarıcı prensini bekler, büyüdükçe küçükken bize anlatılan bu masallardaki karakterlere dönüşüyoruz.

Aslında başkalarına bağımlılık ve özgürlük korkusu bütün insanlarda olan bir şeyken çocukluğumuzdan beri maruz kaldığımız, içimize işleyen zihniyet sebebiyle kadınlarda daha yoğun seyreden bir durum.

Kitabın savına göre koruyucu ebeveynlerle ve toplumsal cinsiyet rolleriyle çocukluğumuzdan zihnimize yerleşen, kendimizi kurtaran değil bir erkek tarafından korunan, kollanan kişiler olarak görüyoruz. Bu zihniyet bizi pasifize ediyor, Çalışmak zorunda kalmak, başarının kolay bir şekilde bize gelmemesi bize yanlış geliyor, bir erkeğin gelip bunu bize sağlaması gerektiğini hissediyoruz çünkü buna programlanacak şekilde yetiştirildik.

Kitabın yazarı Colette Dowling'in bu konuda kendi deneyimlerinden ortaya çıkan bir yazı yayımlamasıyla kendisine konuyla ilgili çok fazla mektup geliyor. Kitap bu gerçek hikayeler etrafında yapılan çıkarımlardan oluşuyor. Ailelerimiz bizi "kanatları her an onları taşımaz hale gelebilecek narin kelebekler" olarak yetiştiriyor ve bu bizim de kendimizi böyle görmemize ve potansiyelimizi keşfedemememize sebep oluyor.

Kadınların içine düştüğü çıkmazı kitaptan tek bir alıntıyla özetlemek gerekirse, "Bağımsızlık korkusu (ki bu yalnız kalmamız ve kimsenin bizi geçindirmemesi anlamına gelirdi); bağımlılık korkusu (ki bu baskıcı biri tarafından tüketilmek anlamına gelirdi); yaptığımız işte becerikli ve iyi olma korkusu (ki bu yaptığımız şeyde sürekli iyi olmak zorunda kalmamız anlamına gelirdi); beceriksizlik korkusu (ki bu da kendimizi ezik, çökmüş ve ikinci sınıf hissetmemiz anlamına gelirdi)."

Kitap kesinlikle bu çıkmaza düştüğü için kadınları suçlamıyor, sadece bir sorunun tespitine yardımcı oluyor. Bence okuyan herkes kendinden bir şeyler bulacaktır, bize eziyet eden konforlu fanusu kırıp okyanusa açılmak için etrafımızı saran camı fark etmeliyiz.

-"Belki durum değişir," dedi Sindrella, sonsuza dek ocak külü döken Sindrella.- Bu kitabı her kadının mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum çünkü bir sorunu çözmenin ilk adımı o sorunun farkına varmaktır. Sonsuza dek ocak külü dökmemek için durumu kendimiz değiştirmeli, kurtarıcı beklemeyi bırakmalı, hür irademizle kendi potansiyelimizi ve yeteneklerimizi sabote etmeyi bırakmalıyız.

Toplumun çizdiği geleneksel kadın rolünden uzaklaşmak için önce içimizdeki engelleri aşmamız gerekiyor. Feminizm ya da kişisel gelişim üzerine okuma yapmak isteyenler için fazlasıyla doyurucu bir kitap.