Soytarının  Melonkolik Alegorisi 

Polonya tarihinin derin bir yorumu ve ulusal kader üzerine düşündürücü bir meditasyon...

Jan Matejko’nun 1862 tarihli başyapıtı “Stanczyk” yalnızca bir portre değil aynı zamanda da Polonya tarihinin derin bir yorumu ve ulusal kaderin üzerine düşündürücü bir meditasyonudur. Matejko’nun daha 24 yaşında ortaya çıkardığı bu başyapıt, sanatçı için dönüm noktası olmuştur. Matejko’nun  tarih felsefesine giriş niteliği taşıyan tablo, Polonya’nın ikonik ve duygusal olarak yüklü eserlerinden biri olarak sanat içerisinde yerini almıştır.  

Tam adı "Smolensk'in kaybının ardından Kraliçe Bona'nın sarayında düzenlenen bir baloda Stańczyk." Olan tablo eserin içerisindeki hüznü açığa çıkarır niteliktedir. Matejko’nun tabloya verdiği bu isim Polonya-Litvanya Birliği'nin zirvesindeyken, 1514'te stratejik Smolensk Kalesi'nin Moskova'ya kaybedilişine bir gönderme içermektedir. Matejko için bu kayıp, birliğin yaklaşan zayıflığının ve çöküşünün kritik bir işaretiydi.   

Tuvalin tam ortasında yer alan figür, 16. yüzyılda Polonya krallarının meşhur soytarısı Stańczyk’i tasvir eder; ancak Matejko burada kendi yüzünü kullanmıştır . Stańczyk, keskin zekası, siyasi şakaları, bilgeliğiyle tanınmıştır ve Matejko da Stańczyk’e diğer eserlerinde Stańczyk figürüne sıkça yer vermiştir. 

Soytarının Kompozisyonu ve Sembolizmi 

İzleyicinin dikkati, direkt olarak Stańczyk’inin iç dünyasına kayar. Resmin merkezine konumlandırılan bu soytarı, kraliyet sarayının neşeli balosuna arkasına dönmüş, uzakta ve düşünceli biçimde oturmaktadır. Yüzündeki kaygılı ve hüzünlü ifade arkasında yer alan neşeli ortam ile tezatlık yaratmaktadır. Saray halkının dans etmesine karşı, ulusun geleceği üzerine kafa yoran tek kişi Stańczyk’tir. Ellerinin kenetlemiş olması yöneticileri onaylamadığını aksine derin bir endişe taşıdığının göstergesidir. O, eğlencenin arkasındaki karanlığı görebilen tek kişidir. 

Resim, sadece kahverengi, sıcak kırmızı ve yeşil tonlarının kullanıldığı dar bir renk paletiyle öne çıkmaktadır. Başkahraman Stańczyk, durağan ve melankoli içerisinde görülüyor. Pencereden, Katedral’in yanında bulunan Saat Kulesi etrafında görülen kuyruklu yıldız, kötü haberleri müjdeler. Masanın üzerindeki mektup, dönemin siyasi olaylara ve göz ardı edilmiş olan diğer sorunlara atıfta bulunmaktadır. Stańczyk’in boynunda asılı duran madalyon ulusal kimlik ve inancın sembolüdür. Sandalyesinin yakınında yere atılmış olan asa, Stańczyk’in karakter dönüşümünü yansıtarak artık bir soytarı olmadığını, devlet adamı rolünü üstlendiğini gösteren en önemli detaylardan biridir.