Tüketmek ya da Tüketmemek. İşte Bütün Mesele Bu
Bilinçli tüketim in umarsızca alışveriş out
Her yeni güne uyandığımızda hepimizin hayattan beklentileri ve gereksinimleri de bizimle birlikte uyanıyor. Bazı gereksinimlerimiz görece gerekli, bazı beklentilerimiz ise boşa beklenti olsa da yine de hayattan istemeye devam ediyoruz. İnsan hep ister, daha iyi hayat, daha iyi kariyer, daha iyi okul, daha iyi bir terfi, daha iyi bir maaş, daha iyi bir ev,araba... Tüm bu gereksinimler otomatik olarak bizim nasıl göründüğümüzle dolaylı olarak ilgilidir. Bunu ben söylemiyorum elbette istatistikler söylüyor. Bu konunun çok kapitalist ve tüketim kültürüne hizmet eden bir tez olduğu açık ama bir o kadar da acı bir gerçek olabilir. Bir örnekle durumu açıklamak gerekirse bir iş görüşmesine gittiğinizde ilk izlenim olarak kapıdan girip konuşmaya başladığınız ana kadar ağzınız değil kıyafetleriniz ve dış görünüşünüz konuşur. İlk izlenim denilen o kısacık an böyle gerçekleşir. İş görüşmenizdeki işe alım takımının insiyatifine kalan durumlar haricinde nasıl göründüğünüz her kapıdan ilk geçiş anınız için çok özel ve önemlidir. Özetle daha iyi bir mevkii isteyen kişi iyi görünmelidir. İyi görünmenin yolu giyim şeklimizden geçtiğinden kabul edilme,imaj iyileştirme,statü arzusu bizi her zaman yeni kıyafetler almaya itebilir. Bunun en büyük sebebi bazı kitlelerde ''bir giydiğini bir daha giymek ayıptır'' algısıdır. Bu algı yıkılamayan bir duvardır. Tüketim kültürünü besleyen en büyük gerçek budur. İnsanın sosyal yaşamda kabul görmek, beğenilmek amacıyla sürekli yeni kıyafet satın almasına gösteriş tüketimi denir. Psikolojide hedonik tüketim de denir. Bu davranış psikolojik ve sosyolojik olarak farklı terimlerle açıklanabilir:
Amerikalı sosyolog Thorstein Veblen tarafından ortaya atılan bu kavram, bireylerin toplumda daha saygın bir konuma sahip olmak için lüks ve dikkat çekici ürünleri tüketmesini ifade eder. Kıyafet satın alma eylemi de bu kapsamda değerlendirilir, çünkü kıyafetler bireyin dış dünyaya sunduğu kimliğin önemli bir parçasıdır. Hedonik tüketim, bireylerin duygusal tatmin, haz ve sosyal onay arayışıyla yaptığı alışverişleri kapsar. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle kişiler, görünüşlerine ve kıyafetlerine daha fazla önem verir hale gelir. Yeni bir kıyafet almanın verdiği kısa süreli mutluluk ve onay duygusu, bu döngüyü besler. Sürekli yeni kıyafet alma isteği, psikolojide sosyal benlik sunumu kavramı ile de ilişkilidir. Kıyafetler bu imajın en görünür unsurlarından biridir. Bu nedenle birçok kişi, ait olmak istediği gruba uyum sağlamak ya da dışlanmamak için kıyafet tercihlerine yatırım yapar.
En insancıl duyguların kapitalizme hizmet etmesi oldukça ilginç olsa da bu hep kapitalin kazandığı bir kısır döngüdür. Peki tüketiciler neden kazanmaz? Çünkü özellikle pandemiden sonra hızla yükselen ''fast fashion'' akımı ve bu akımı besleyen tüketici verdiğinin karşılığını çoğu zaman alamaz. Belki 400 TL ye bile mal edilmeyen jarse,polyester ürünleri 1500 TL fiyatlarda satan fast fashion markalar günün sonunda hep kazanır. Yani alışverişlerde verdiğimizi alamamak bir problemdir. Bunun hepimizin ortak problemi olduğunu kabul edip problemi halının altına itmek yerine bazı ufak çözümlerle hem duygusal tatminimizi Terimlerden sıkıldıysak işin çözüm kısmına gelelim.
KAPSÜL DOLAP
Elbette son dönemlerde hepimizin kulak aşinalığının olduğu kapsül dolap uygulaması yerinde ve doğru uygulandığında kıyafetler arasında boğulan bizleri kurtaran bir süperkahraman gibidir. Az sayıda ama birbirleriyle kolayca kombinlenebilen, zamansız ve işlevsel parçalardan oluşan sade bir gardırop sistemi olarak tanımlanabilir. Genellikle 25-50 arası kıyafet bulunur ve sezonluk olarak planlanır. Ancak doğru kullanılmaması insanı daha çok tüketime sürükleyebilir. Ayrı bir blog içeriğini hakeden bir uygulama olduğu için kapsül dolabın nasıl doğru hazırlanacağı ile ilgili detaylı bir yazı oluşturacağım.
GARDIROP ANALİZİ VE KOMBİN ARŞİVİ YARATMA
Clueless'ı izlediyseniz belki anımsarsınız.Bu sahnede Cher, bilgisayarına bağlı dijital bir siste