Villentretenmerth: Ejderhaların Witcher Evrenindeki Yeri
They are not monsters.
The Witcher evreninde anlatılan hikâyeler genellikle canavarlarla, büyücülerle, krallıkların savaşlarıyla ve insanların açgözlülüğüyle ilgilidir. Ama tüm bu kaosun ve vahşetin ortasında, sessizce var olan, şiddetle değil bilgelikle etkileyen karakterler de vardır. Villentretenmerth işte tam da böyle bir figür. O, sıradan bir ejderha değildir. Altın pullarla kaplı, neredeyse efsaneleşmiş bir varlık olmasına rağmen, gücünü göstermek ya da insanlara hükmetmek için değil, anlamak ve dengeyi korumak için yaşar. İnsanlar arasında dolaşırken “Borch Three Jackdaws” adını kullanır ve bu takma ismin bile kendine has bir anlamı vardır. Üç saksağan, onun üç atını simgeler. Yanında ise Téa ve Véa adlı iki savaşçı bulunur; sessiz, sadık ve ölümcül.
Villentretenmerth’in gerçek yüzüyle tanıştığımız hikâye “The Bounds of Reason” adını taşır. Bu öyküde Geralt ile yolları kesişir. İlk başta Borch, yalnızca hoşsohbet, kültürlü ve biraz da gizemli bir gezgin gibi görünür. Ama onun asıl kimliğini yalnızca sonlara doğru, büyük bir çatışmanın ardından öğreniriz: O, bir ejderhadır. Hem de en nadir bulunanlardan biri — altın ejderha. Yani doğuştan gelen şekil değiştirme yeteneğiyle insan kılığına bürünebilen, konuşabilen, düşünebilen ve yaşamı gözlemleyebilen bir yaratık. Ama onun gücünden çok, söyledikleri etkileyicidir. Çünkü Borch ya da Villentretenmerth, insanlara çok benzeyen ama bir o kadar da onlardan uzak olan bir varlıktır. Onun gözünden bakınca, insanların dünyası telaşlı, yıkıcı ve ne yazık ki öngörülemez görünür.
Geralt ile arasında geçen konuşmalar aslında yalnızca iki karakter arasında değil, iki farklı bakış açısı arasında bir yüzleşmedir. Geralt kaderi inkâr eden, tarafsız kalmaya çalışan bir karakterdir. Villentretenmerth ise hayatın belirli bir düzeni ve döngüsü olduğuna inanır. İnsanlar doğayı yok ederken, ejderhalar ve diğer kadim varlıklar yalnızca izlemekle yetinir. Bu bir korkaklık değildir. Bilgece bir kabulleniştir. Çünkü bazı savaşlar, savaşılmadan da kazanılamaz. Borch’un seçimi de budur: şiddetten uzak durmak, dengeyi ve doğayı korumaya çalışmak. Ne kahramanlık peşindedir ne de efsane olmak ister. O sadece var olmak, ve bu varoluş sırasında anlamlı bir iz bırakmak ister.
Ejderhalar, The Witcher evreninde genellikle nadir, tehlikeli ve değerli yaratıklar olarak görülür. Avcılar, krallar ve zenginler tarafından öldürülmek ya da yakalanmak üzere sürekli takip edilirler. Ama Villentretenmerth, bu zinciri kırar. O av değildir. Avcı da değildir. O bir gözlemcidir, aynı zamanda da bir sınayıcıdır. Geralt gibi karakterleri sınar, onları düşünmeye zorlar. Onlara hem kendi doğalarını hem de insanlığın nereye gittiğini hatırlatır. Onunla tanışan biri, artık eskisi gibi düşünemez. Çünkü Borch’un söyledikleri, sessiz bir çığlık gibidir; dışarıdan küçük bir sarsıntı gibi görünse de içeride büyük değişimlere yol açar.
Tüm bu yönleriyle Villentretenmerth, fantastik edebiyatın klişe ejderha figürlerinden çok uzaktadır. O yalnızca bir yaratık değil; bir metafor, bir aynadır. İnsanlara kim olduklarını ve neye dönüştüklerini gösteren, konuşmadan da çok şey anlatabilen bir figürdür. The Witcher evreninde unutulmaz olan şeyler genellikle büyük savaşlar ya da dramatik ölümler değildir. Bazen bir karakterin suskunluğu, bir bakışı ya da bir cümlesi, sayfalarda çok daha güçlü izler bırakır. Villentretenmerth de böyle bir izdir: Sessiz ama kalıcı. Ejderha formuyla değil, insanlara bıraktığı düşüncelerle efsaneleşen bir karakterdir o. Ve bu yüzden, onun hikâyesi yalnızca Witcher dünyasında değil, okuyanın zihninde de uzun süre yaşamaya devam eder.