Yalnızken En Çok Yaratıcı Olduğumuz 8 An

Bazen içimizdeki o yaratıcı tarafı ortaya çıkarmak için dünyayı susturmamız gerekebilir.

Kalabalık içinde insan hep dış dünyaya odaklanıyor. Kim ne yaptı, ne dedi, ne düşündü... Oysa yalnızlık kendine çevirir insanı. Yalnızlığın düşüşleri düşüşleri, zihnin gerçek gerçekliğine odaklanılır ve derinlerden gelen o sese duyarlı olur. Yaratıcılığın bol olduğu zaman içinde üretilmemesi, değiştirilmesinin bir köşesinde kulak vermemizi bekliyoruz.

Yalnızlık çoğu zaman yalnızlık anlaşılmıştır, eksiklikler gibi görülür. Gerçekte insanın gücü ve mantalitemizin en çok fiyatının bulunduğu yerde yalnızlık. Kimsenin içinde boş yapmadığı, rahatsız etmediği ya da bir yere koşmak zorunda kaldığımız zamanlar... Gerçek yaratıcılık beklenen bir an. Çünkü sadakati sevmez gürültüyü, kuru bırakır. Dikkatini ve odağını ister senden kendini ortaya çıkartmak için.

Bir çok büyük fikir de aslında bir odada tek başına düşünen bir zihinle başladı. Newton, ağacın altında tek başına otururken keşfedip keşfedmiş. Frida Kahlo, hayatta kalacağı bir kazadan sonra yatağa bağlı kaldığında en güçlü otoportrelerini çizdi. JK Rowling, tek başına otobüste giderken Harry Potter'ın ilk kez hayalinde kurdu. Bu insanların yalnızlıklarını bir eksiklik olarak görmediler ya da yalnızlıklarından dolayı suçluluk duymadılar. Sonsuza kadar güçlü yaratıcı fikirlere odaklandılar.

Yalnızlıkla gelen bu anlarımızdan fazla bir şey beklemiyor aslında; Ne kağıt kalemle karşılamamızı istiyor, ne de bilgisayarın açılmasını istiyor. Sadece kendi yalnızlığıyla çizilmiş… Elinde kahveyle, duşta ya da bazen yağmuru izlerken ansızın “Ben buradayım!” gelişmişlik diyor. Peki, hangi hazırlıksız anlarda yenilik Uğruyor? Gel, birlikte bakalım.

00.00 – 05.00 Arası

Herkesin yaşadığı dönemde, sokakların bile bozulduğu daldığı saatler… İşte o zaman, iç sesimiz sahneye çıkar. Düşüncelerin başka zamanlarda yapamadığı kadar cesur, yaratıcı ve özgür olur. Dikkat dağıtan her şey ortadan kalkar. Yazarlar genellikle sabaha karşı dikkat ederlerse kitaplarının bölümlerine ayrılırlar. Çünkü yaratıcılık en verimli ve yaratıcı olan saatlerdir sabah karşı.

Duşta Overthinklerken

Su damlacıklarıyla birliktelikleri de aslında akar gider. Duygular dağılır, çözümler ortaya çıkar. Duş, bilgisayarın yedek odası gibi. Orada hep yedek bekleyen fikirler var. O sırada bilgisayarda gelen saçma sapan fikirler bile aslında çok değerli oluyor. Duş, en sevdiğimiz yaratıcı laboratuvar.

Uyku Öncesi Ekran Bağımlılığımız Sırasında

Yatağa yatındaki ekranın kapanması ama zihnin ekranı açılır. Gün boyunca bastırdığı her şey, hayal gücünle kola girip karşına çıkar. Gündelik koşuşturmanın arasında fark edemediği o parlak fikirler, uyku öncesi o yarı yolda anlarda su günü ortaya çıkıyor. Belki bir tweet atıyor, belki not defterine yazıyorsun, o yaratıcılığın seni kucaklıyor.

Yolculukta

Cam kenarı, kulaklık ve dışarıyı seyre dalmak... Rutin dışı bir durum olduğu için zihnin de farklı çalışır. Kendine dışarıdan bakma fırsatı yakalarsın. Fikirler genellikle bu tür geçiş anlarında gelir. Düşünceler hızlanıyor, sinyaller gibi toplanıyor, sonra çember bir fikir ortaya çıkıyor. Belki bir yazının teması, belki bir film sahnesi...

Tavanı İzleme Seansları

Hiçbir şey yapmamak bazen her şeyi başlatır. Tavan, en iyi yaratıcı yaratıcılığın ilk izleyicisidir. Boş boş abone oluyor aslında dolu dolu hayaller kuruyor insan. Muhakak ki bir şeyler yazar, çizer ve düşünürler beyin. Aslında en çok boş kaldığında harcadığımız belleğimiz öyle değil mi? Çünkü boşken ister istemez bir çaba ister ve bir ürün üretmeye daha yatkındır.

Yalnız Yürüyüşler

Adımın adım adım ilerlemesi. Ayakların yolunda, aklın bambaşka bir evrende dolaşır. Bir fikir ortaya çıktığında alma isteği o yüzden gelir. Yürürken biraz da hayata mola veriyoruz aslında. Bir nefes, bir durak gibi... Yürürken o kadar çok şey yapıyor ki bazen fikirler akın ediyor. Temiz bir oksijen değişiminin yaratıcılığının en güçlüsüdür.

Sıkıldığımızda

Beyin, zaman olmadığında oyun oynamaya başlar. Oyunun gerçekliğinin en çok zaman yaratıcılığının kendisindedir. Sıkı, bazen yaratıcı patlamaların öncüsüdür. Sıkıldığımızda zihnimiz meşgul olacak bir şeyler arar, tam da o arada iç sesimiz ortaya çıkar. Bazen en iyi fikirler “napıcam ben şimdi yaa” derken gelir. Sıkıntı aslında zihinsel oluşum demek; İşte o yığılmışlar da çoğu zaman en özgün fikirlerle dolup taşar.

Müzik Dinlerken

Bazı şarkılar sadece dinlenmez, içini açarım. Bir ritim, bir söz ya da sadece bir melodi… İlhamın kapısını aralayan gizli anahtar olabilir. Hani deriz ya hangi şarkıya ne zaman geçiş yapıyor farklı görünmüyor bile. Müzik, öğrenmenin dilidir.Şarkının sözleriyle kendi hikayelerini birleştirir, bilmeden yaratmaya başlarsın. Geçmiş, gelecek ve tüm hayal gücüne sahip tek bir ritimle yetinmek.