Yapay Zekayla Yazarlık: Yardımcı mı, Tehdit mi?
Yapay zeka, yazarlığın yerine geçemez. Ama yazarın yalnızlığını biraz olsun hafifletebilir.
Yazarken yalnız kalmak bazen çok zor. Her hafta birçok konu geçiyor zihnimden. Bazılarını unutuyorum, bazıları dağılıyor kafamda. Bazen ise çölde susuz kalmış gibi konu bulamıyorum. İşte tam o anlarda yapay zekaya soruyorum: “Ne yazsam?” Ya da “Bu fikri nasıl geliştiririm?” Fikir veriyor, aydınlatıyor, genişletiyor.
Biriyle konuşmak gibi. Ama karşımda bir insan yok, bir sistem var. Yine de yardım ediyor, yargılamadan, sıkılmadan, konudan sapmadan...
Bazen düşünmeden edemiyorum: Bu bana iyi mi geliyor yoksa köreltiyor mu beni?
Yalnız, fark ettiğim bir şey var. Yazarlık sadece cümle kurmak değil ki. Duygu koymak, kırılganlık göstermek, içini dökmek, bazen yaralarını açık açık sergilemek.
Bunu yapay zekadan bekleyemem. O hissedemiyor. Sadece bana ayna tutuyor, ben ona ne gösterirsem onu yansıtıyor. Fikir alışverişi yaparken zaman geçtikçe seni o kadar iyi tanıyor ki, şaşırıyorsun. Tam senin bahsetmek isteyeceğin konuları öneriyor, senin düşüneceğin şekilde bir kapı açıyor önüne. Işığını parlatıyor diyebilirim.
Yapay zekayı kullanmak bence yazarlığı öldürmek değil. Hatta tam tersi, doğru kullanıldığında bir yazarı daha da derinleştirebilir. Tıpkı bir editörle konuşur gibi, bir fikir atölyesi kurar gibi. Hem de seni en iyi anlayacak olandan.
Ama son sözü hâlâ ben söylüyorum. Çünkü yazının ruhunu, hissini, tınısını içine koyan benim. Hangi kelimenin canımı yaktığını, hangisinin içimi ferahlattığını ancak ben bilirim.
Yapay zeka, yazarlığın yerine geçemez. Ama yazarın yalnızlığını biraz olsun hafifletebilir.
Ben yazarken en çok kalbime güveniyorum. Çünkü en güçlü cümlelerim, en çok titrediğim anlarda dökülüyor parmaklarımdan.