Yeşil Sessizlik (Greenhushing) Nedir?
Tüketici, pasif bir alıcı değil, etkisi yüksek bir aktör olabilir.
Greenhushing, yani yeşil sessizlik, son dönemlerde daha popüler bir terim haline gelse de ilk kullanım zamanının 2008 yılında olduğu düşünülüyor. Yeşil Sessizlik greenwashing, yani yeşil yıkamanın tersine şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerini ve başarımlarını çeşitli sebeplerle kamudan saklıyor olamasını ifade ediyor.
Greenwashing bildiğiniz gibi birçok şirketin benimsediği bir uygulama. Şirketler sürdürülebilirlik hedeflerini ve çevresel etkilerini çok abartılı bir şekilde kamuya lanse edip daha fazla görünürlük ve iyi bir ün kazanmalarını hedeflerken, Greenhushing ise bunun tam tersi olarak görülebiliyor. Şirketler greenwashing yaptıkları iddia edilir korkusuyla bu hedeflerini ve başarımlarını saklayabiliyor. Buna ek olarak sürdürülebilirlik hedeflerini açıklayan şirketler bu hedeflere ulaşamamaları durumunda eleştiriye uğramaktan çekinmeleri de yeşil sessizliğin yaygın sebeplerinden biri olarak görülüyor. Bununla beraber bazı şirketler çevresel etkilerini kamuya mal etmenin de onlara finansal bir getiride bulunmayacağının farkında ve bunu lüzumsuz bir prosedür olarak görmekte. Zaten hâlihazırda çevre dostu ürünlere şüphe duyan müşterilerin gözlerinin önüne bunu sererek eleştiriye açılmak da, bu bilgileri kamuya açmanın dolaylı finansal etkilerinden biri.
Aslında her ne kadar birbirlerinin zıttı gibi görünseler de bu iki uygulama da şeffaflığı azaltıyor ve iklim hareketine olumsuz bir etki yaratıyor. Hâlihazırda çevresel etkiyi azaltan başarılı sürdürülebilirlik uygulamalarının diğer rakiplerden saklanması, uygulanabilir verimli çözümlerin yaygınlaşmasını engelliyor. Tüketicinin bu iki kavramın arasında sıkışıp etik tüketim faaliyeti göstermesi ise bir hayli zor. Bu da çevresel etkilerini aza indiren çoğu şirketin belki ekoloji duyarlı ürünlere ulaşmak isteyen tüketiciyle buluşmasını engelleyip yeşil yıkama yapan şirketlerin tüketici havuzuna girmesine de sebep olabilir. Sonuç olarak iklim krizinin çözümü bireylerden şirketlere, sorumluluk alıp daha şeffaf süreçlere dâhil olmayı tercih etmekten geçiyor. Bireylerin kollektik hareketi de aslında şirketleri üretim süreçleri ve çevresel etkilerine dair daha dürüst olmaya teşvik edebilir. Etik etiket okuma anlayışı geliştirmek ve güvenilir sürdürülebilirlik sertifikalarına dikkat etmek bu noktada önemli rol oynayabilir. Tüketiciler, şirketlerden çevresel ve sosyal etkileri konusunda açık veri paylaşımı yapılmasını isteyebilir. Bu hem bireysel hem kolektif baskı, markaların greenhushing yerine daha şeffaf tutumlar sergilemelerine yol açabilir. Şirketler bizim istek ve yönelimlerimizi son derece iyi takip ettikleri için tüketici, pasif bir alıcı değil, etkisi yüksek bir aktör olabilir.