Zihnimizin Açık Sekmeleri: Zeigarnik Etkisi
Bazen başlamak en zor kısımdır ama beynimiz başladığı işi bitirmeden rahat etmez. Zeigarnik etkisi, ertelemenin ardındaki o görünmez gücü...
Tam evi temizlemeye giriştin ama müziksiz olmaz dedin. Telefonu eline alıp bir müzik açayım dedin ve oradan Instagrama girdin. Birkaç mesaja cevap vereyim derken bir de baktın ki aşağıya doğru kaydırıp duruyorsun dakikalardır. Bu sadece ev işinde değil, bazen bir projeye başlayacakken dizi izlemek daha cazip gelir. Bazen de yapılacak işler listesi karşında durur ama sen sadece bakarsın. Ne kalemi eline almak istersin ne de bilgisayarı açmak. Başlaman gereken iş, bir anda dağı gibi gelir gözüne. Çünkü beyin, işe başlamadan önce her zaman en zor kısmına odaklanır. Bu da seni o işten uzaklaştırır. Ama ne kadar beklersen bekle, o mucizevi “hazır hissetme” anı gelmez. Motivasyon başlamadan önce değil, başladıktan sonra gelir. O yüzden “başlamak” aslında işin yarısı değil, çoğunu kapsar. Ve işte burada devreye Zeigarnik etkisi giriyor: Beynimiz, başladığı bir işi bitirene kadar huzur bulmuyor. Tamamlanmamış işler, tamamlananlardan çok daha fazla yer kaplıyor zihnimizde.
Bir Garsonun Aklına Takılanlar
Zeigarnik etkisi ilk kez 1920’lerde Litvanyalı psikolog Bluma Zeigarnik tarafından fark edilmiş. Zeigarnik, bir kafede otururken garsonların siparişleri nasıl hatırladığını gözlemliyor. Fark ediyor ki, garsonlar ödemesi yapılmamış siparişleri çok net hatırlıyor ama hesap kapandığı anda her şeyi unutuyorlar. Çünkü beyin, tamamlanmamış olanlara takılı kalıyor. Tamamlanan işler ise “kapatılmış dosya” gibi belleğin arkasına atılıyor.
Bu durumu bugün de yaşıyoruz. Bitmemiş işler, gönderilmeyen mesajlar, başlanıp bırakılan projeler… Hepsi zihnimizin arka planında çalışmaya devam ediyor. Her “yarım kalan” iş beynimizde küçük bir rahatsızlık hissi yaratıyor. Bu bazen yorucu olsa da aslında işe yarıyor. Çünkü bu etki sayesinde başladığımız bir işi bitirme motivasyonumuz artıyor. Kısacası, beynin kendi kendine “hadi bitir şunu” demesinin bilimsel adı Zeigarnik etkisidir diyebiliriz.
Başlamak Bitirmenin Yarısıdır
Çoğu zaman bir işe başlamanın en zor kısmı, başlamaya karar vermektir. Beynimiz o kadar çok senaryo üretir ki sonunda hiçbirine girişemeyiz. O yüzden işe başlamayı kolaylaştıran birkaç yöntem var. İlki, 5 saniye kuralı. Bir şey yapman gerektiğini fark ettiğinde beşten geriye say ve hemen başla. Çünkü fazla düşünmek, tembelliğin yakıtıdır. İkincisi, ilk adım kuralı. İşin en basit yerinden başla; sadece dosyayı açmak, başlığı yazmak bile yeter. O küçük adım bile zihni “başladım” moduna sokar. Sonuncusu, deadline yöntemi. Sanki o işi birine sunacakmışsın gibi düşün. Beyin, dış baskı hissettiğinde daha düzenli çalışır.
Bu üç yöntem aslında Zeigarnik etkisini tetikler. Çünkü başladığın anda beyin “bunu bitirmem gerekiyor” komutunu verir. Bir süre sonra da fark edersin ki işin en zor kısmı çoktan geçmiş. Bitirince de “ben neden bu kadar ertelemişim ki” dersin. Yani mesele mükemmel hissetmek değil, sadece başlamak.
Yarım Kalanların Gücü
Yarım kalan şeyler sadece sinir bozucu değildir bazen yaratıcılığın da kaynağıdır. Bir dizinin bölümü tam heyecanlı yerinde bittiğinde neden hemen diğer bölümü açmak istersin? Çünkü beyin kapanmamış hikâyelere dayanamaz. Aynı şey ilişkiler, projeler, hatta düşünceler için bile geçerli. Kapanmamış her konu, zihinde yankılanır. Ama bu yankı, doğru kullanıldığında ilham olabilir. Bir yazar hikayesini tamamen bitirmeden kalktığında, ertesi gün o hikâye zihninde dönmeye devam eder. Bu da yaratıcılığı besler.
Ama dikkat, sürekli yarım kalan işler birikirse zihinsel yorgunluk başlar. “Mental karmaşa” dediğimiz şey tam olarak budur. Beynimiz açık sekmelerle dolup taşar ve hiçbirine odaklanamaz hale gelir. Bu yüzden bazen “bitirmek” de bir tür özgürlüktür. Çünkü her biten şey, yerini yenisine açar.
Zeigarnik etkisi bize şunu öğretiyor: Beynimiz, başladığı her işi kapatmak ister. Yarım kalan şeyler, bizi içten içe rahatsız eder ama aynı zamanda harekete geçmemizi sağlar. O yüzden başlamaktan korkma. Çünkü başladığın anda beynin seninle iş birliği yapmaya başlar. Her tamamladığın iş, bir sonraki için yer açar. Belki de en güzel huzur, o son noktayı koyduğunda gelir.