Hayata Geç Kalmak
Her şeyi zamanında stresine neden giriyoruz? Nereye yetişiyoruz?
Bazı günler çevremiz ve sosyal medyada gördüğümüz hayatlar bize çok çekici ve eğlenceli geliyor ve kendi hayatımızı yeterli bulmuyoruz. Büyüdükçe kimileri evleniyor ve çocuk sahibi oluyor, kimileri kendi işlerini kuruyor, istedikleri pozisyonda işe başlıyor, yurtdışına gidiyor ve herkesin hayatını yoluna sokuyor diye düşünüyoruz. Yaşlara göre çizilmiş sosyal beklentiler arasında eziliyoruz. Peki gerçekten bu beklentileri gereken zamanda karşılayamazsak ne olur?
Çoğu zaman herkes kendini hayatın gerisinde hisseder peki bu geç kalmışlık
hissi neye göre ve kime göre? Herkes hayata farklı noktalardan farklı noktalardan başlıyor, kendimizi başkalarının imkanlarına göre yargılamak ne kadar doğru? Toplum bizlere küçüklüğümüzden beri belirli başarı eşikleri dayatıyor, okula gitmek, okulu bitirmek, iş bulmak, evlenmek, çocuk yapmak, gezmek ve kültürlenmek. Toplumda bu hayat görüşü sanayi devrimi zamanında zamanı iyi kullanma ve disipline etme bakış açısı ile ortaya çıkıyor ve günümüze kadar sosyal medyanın da etkisi ile git gide büyüyor. Başkalarının gezilerini, eğitim seviyelerini, ailelerini ve kariyerlerini gördükçe içsel karşılaştırılmalar doğuyor. Ve aslında geç kalma duygusunun en büyük etkeni de kapitalism. Kapitalism insanları istedikleri hayata kavuşmak için daha çok üretmeye, başarıya zorluyor.
Tabii ki bu dayatmaları herkes dört dörtlük bir şekilde yapamaz. Bir lise öğrencisinin hayali olan bölüm veya üniversiteye girmek için çok kez mezuna kalması, üniversite de okuyan bir gencin bölümünün veya okulunun ona uygun olmadığını anlayınca bırakıp başka bir yerde başka bir şekilde sıfırdan başlaması, zamanında çocuk istemeyen bir kadının, toplum görüşüne göre, geç yaşta çocuğu olmasını isteyip çocuk yapması o insanların hiçbir yere ve hiçbir şeye geç kaldıklarını göstermez.
Herkes zaman zaman tükenmiş ve çaresiz hisseder, böyle dönemlerde duraklamak, öğrencilerin staj veya iş bulamaması kimsenin suçu değil. Kendimizi karşılaştırdığımız insanların hayat standartları bizden daha yüksek veya daha düşük olabilir, çevrelerinde onlara yol gösterecek bir sürü insan olabilir.
Çevremdeki çoğu insan büyük bir gelecek kaygısı içinde, mezun olduktan sonra iş bulunca herkes hayatının düzeleceğini düşünüyor ve 30 yaşlarına gelmeden iş bulup hayatlarını düzene sokacaklarını düşünüyorlar, kimileri için böyle olsa da, çevremizden gördüğümüz ve duyduğumuz gibi böyle olmuyor ve büyük ihtimalle de olmayacak. Ama bu kötü bir şey mi? Bence hayır. Herkes 20'li yaşlarını dönüm noktası olarak görsede bence hayat 30'lar ile başlıyor, kendi paramız, bağımsızlığımız, ruhsal büyümemiz, düşüncelerimizin değişmesi karakterimizin oturması..
Her şey planladığımız gibi gitmeyebilir, hayatımızda neler yapmak istediğimiz değişebilir, düşüncelerimiz, bakış açılarımız değişebilir, istediklerime karar vermemiz veya istediklerimize ulaşmamız diğer insanlardan daha uzun ya da daha kısa bir süre alabilir, kendi isteklerimiz için çabalıyorsak hedeflerimize ne kadar sürede ulaşmış olmamız bir şey ifade etmez, etmemeli.