Z Kuşağı “Kaygı Kuşağı” mı?

Yeni kuşakların içsel çatışmaları ve kimlik arayışı.

Z Kuşağı, bir dönem teknolojiyle barışık, yaratıcı, hızlı ve özgürlüğe özgü özellikleriyle tanınıyordu. Ancak günümüzde bu açıklamalar anlatılırken en çok kullanılan kelimelerden biri haline gelen "kaygı", dikkat çekici bir görüşün habercisi. Ne oldu da Z Kuşağı, “yenilik kuşağı” olduğundan “kaygı kuşağı” olarak bölünmeye başladı?

Bu nesil dijital çağın tam merkezi doğdu. Bildirimlerle büyüdü, sosyal medya akışlarında yetişti. Hep hızlı ve her zaman güncel olmaları bekleniyordu. Tüm bunların zihinsel kapasitesi arttı. Gün boyu açık kalan uygulamalar gibi, onların da zihinleri hiç kapanmadı. Tetikte kalmak bir refleks haline geldi ve bu günün soğuğu beraberinde geldi.

Sosyal medya, birçokları için ilham kaynağı olabilirken Z Kuşağı için sıklıkla bir karşılaştırma makinesine dönüşüyor. Herkesin en parlak anlarını dijital vitrinlerde görüyor, kendi eksiklerini daha fazla hissediyorlar. genel olarak sadece turistik olarak değil, içerik üreticisi olarak da baskı kurulumu. Kendini göstermek, sürekli birlikte olmak, beğenilmek… Bunlar, daha kolay ama aslında rutin beklentilere dönüştü.

Z Kuşağı'nın büyüdüğü dünya oldukça değişkendir. Ekonomik krizler, savaşlar, iklim felaketleri ve pandemiler arasında büyüyen bir kuşaktan bahsediyoruz. Bu koşullar altında net planlar yapmak zorlaştı. Hayatın bir bulmaca gibi ama parçaları sürekli değişiyordu. Geleceğin hayal olacağı çok, gelecekte başarısız olmayı üstlenmek zorundalar. Bu, derin bir kaygı üretse aynı zamanda büyük bir kalıcılığı da artırdı.

Ancak tüm bu tablo karamsar olmak zorunda değil. Z Kuşağının çoğalmasını bastırmak yerine tanımayı, yardım almayı, psikolojik destek aramayı bilen bir nesil. Kaygıyı bir kusur değil, bir olarak sinyal görüyor; o sinyali anlamlandırmak için çaba harcayan bir bilinç içindeler. Belki de asıl mesele kaygının varlığı değil, bu kaygıyla nasıl başa çıktıklarıdır.

Z Kuşağı sadece kaygılı değil; aynı zamanda bu kaygının nedenlerini sıkıntılı cesaret eden, çözüm yolları arayan ve ilham veren bir nesil. Onlar, belki de “kaygı kuşu” değil; insanların taşıdığı ilk büyük kuşaktır.