Zihin Tıkanıklığı Ve Yaratıcılık

Yaratıcılığın ne zaman geldiğini, ne zaman kaybolduğunu ve uzaklarda aranmasına gerek olmadığı hakkında düşündüklerim.

Herkes yaratıcı olmak, fark yaratmak ister. Peki yaratıcılık nedir? Yaratıcılık, yeni ve özgün fikirler, görseller çözümler ve çözümler bulmaktır. İnsanlar yaratıcı olmak için kalıpların dışına çıkmalı ve daha önce olmayan şeyler üretmeleri gerektiğini düşünüyor. Kalıpların dışına çıkma kısmı doğru olsada, daha önce var olmayan şeyler fikirler üretmek neredeyse imkansız. Yüzyıllar boyu insanlar hayatları, kişilikleri, başka insanları, dünyayı baz alarak milyarlarca fikir üretmiş, yaratmış ve konuşmuşlardır. Özellikle teknoloji kullanımı ve yapay zeka kullanımı arttıkça insanlar kendi düşüncelerinden ziyade daha kolay olan internete bağımlı hale geldiler. Peki yaratıcı düşünme bir sona mı geliyor?

Öncelikle yaratıcılığın doğuştan mı yoksa sonradan kazanılan bir özellik mi olduğunu anlayalım. Yüzyıllar boyu filozoflar yaratıcılık hakkında tartışmışlardır, filozofların yaratıcılığa bakış açısı dinlerine veya kendilerinden önce yaratıcılık üzerine yorum yapan filozofların düşüncelerine göre değişmiştir. Sokrates ve Platinos, yaratıcılığı ilahi bir şekilde yorumlamışlardır. Sokrates, insanların bilinçli bir şeklde bilgi sahip olmadıklarını ve sanatçıların theia mania, ilahi bir delilik, içinde olduğunu savunmuş, yaratıcılığı ilahi bir güce bağlamıştır. Platinos ise yaratıcılığın oluşmasının nedenini ilahi ve ruhsal bir yükseliş olarak adlandırmış ve yaratıcılığı tanrıya yaklaşmak olarak görmüştür. Öte yandan Aristoteles, Nietzsche, Kant gibi filozoflar yaratıcılığı ilahi bir şeye bağlamak yerine insana bağlamıştır. Aristoteles, yaratıcılığı öğrenilebilen bir şey olarak görmüş, yetenek ve bilgi birikimleri ile yaratıcılığa ulaşılabileceğini savunmuş, Nietzsche, yaratıcılığı, eskileri yıkıp yeni anlamlar getirmek olarak tanımlamış ve sanatçıları diğer insanlardan daha üst olduğunu savunmuştur. Kant'a göre ise yaratıcılık deha'dan gelmektedir.

Bana göre yaratıcılık her insanın yapabileceği bir şey olsa da, bir şeyler yaratma isteği doğuştan gelmektedir. Nasıl yaratıcılığımızı ortaya çıkarabiliriz? Özellikle son birkaç aydır sosyal medya kullanım sürem yüzünden beyinimin eridiğini hissediyordum. Normalde kendi kendime bir şeyler düşünüyor en basitinden arkadaşlarımla konuşacak konu çıkartabiliyorken hiçbir şey düşünmemeye başladığımı fark ettim ve çok rahatsızlık oldum. Daha önce düşünülmemiş bir şey düşünüp onu işleyemeyeceğimiz aşikar, asıl konu halihazırda bulunan düşünceleri, filmleri ve çözümleri farklı bir şekilde nasıl işleyeceğimiz. Park Chan-wook, sinema tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Oldboy'un yazarı ve yönetmenidir. Oldboy filmi aslında Japon bir mangadan esinlenilmiş. Park Chan-wook, manganın ana fikrini değiştirmek yerine yönelttiği neden sorusunu değiştirmiş, neden böyle oldu değil neden böyle olmadı diye sorusunu ve sorusunun cevabını deiştirmiş ve kendi kültürünü harmanlayarak, ve yeni hisler ekleyerek daha önce yapılmış bir hikayeden yepyeni kült bir film yaratmış. Bu yaratıcı olmanın bir şekli.

Yaratıcılığın birden çok şekli var, kendi duygularını metaforlaştırmak, kendini tanımak ve kendi stilini oluşturmak gibi. Önemli olan hangi duygu ve konu üzerinden bir şey yaratılırsa yaratılsın hep kendine özgü olmak. Kendi duygularımız ve kişiliğimizle iç içe değilsek bile yaratıcı olmanın bir yolunu bulabiliriz. Sevdiğimiz veya merak ettiğimiz fakat duygusal bir derinlik kuramadığımız her şeyi, çevremizin yaşadıklarını farklı perspektiflerle ve kendi stilimizle yeniden uyarlayabiliriz.

Sonuç olarak, yaratıcılık geliştirilebilen bir şey, istek olduğu sürece. Yaratıcı olmak ise daha önce bulunmayan bir şeyi bulmak değil daha önce bulunan veya düşünülen fikirleri kendine göre, farklı ve samimi bir şekilde yeni bakış açıları katmak. Sosyal medya ve internet kullanımının en yüksek olduğu dönemde bazen kendimizi yaratıcı hissetmeyebiliriz, ama bu yaratıcı olmadığımızı göstermez. Bazen biraz durmak, bakmak ve hissetmek yeter.